Konuya Göre Makale

Kısa Dinamik Psikoterapideki Genel Konular

Süresi sınırlı dinamik psikoterapi seminerlerimin başlangıcında böyle bir eğitimi almaya neden karar verdiklerini sorduktan sonra kaçının - özel uygulama olarak veya bir kurumsal yapılandırma dahilinde- bu terapi yöntemini kullandığını araştırıyorum. Birkaç el havaya kalktıktan sonra bunun hileli bir soru olduğunu itiraf ediyorum: İstekleri dahilinde ya da değil tüm terapistler kısa süreli terapi yapmaktadır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Süresi Sınırlı Dinamik Psikoterapi Modeli : Ana Maddeler ve Amaçlar

1970’lerin sonunda kısa süreli terapi öğretmeye başladığımdan beri, kısa süreli dinamik terapileri uygulamanın yanı sıra daha kısa süreli müdahaleleri öğrenme ve öğretmeye yönelik de etkili terapi modellerini araştırdım. Terapi modelleri (bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde) psikoterapide bilinenlere dair anlayışımızı süzmeye alışkındır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Vaka Formülasyonu: Odak Bulma

Kısa dinamik psikoterapiyi uzun dönemli farklı kılan ana kavram tedavinin limitli odağından kaynaklanır. Kısa süreli terapi yapan terapistler merkezi bir tema, konu veya problemin, hedefte kalmak için rehber olarak kullanılmasını sağlarlar.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Seçim Kriterleri ve Dmö Yeniden Sahnelenmeleri

Bu bölümde Bayan Ludlow ve Dr. Ellison vakasına seçim faktörlerinin nasıl keşfedildiği ve yeterli DMO’nun klinik olarak nasıl kullanıldığı gösterilecektir. Bayan Ludlow’la ilk seanstan sonra Dr. Ellison, SSDP’nin Bayan Ludlow’un tedavisinde uygun bir format olabileceğini düşündü.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Sürecin Kullanılması ve Karşı Aktarımı Açığa Çıkarma

Daha klasik psikanalitik görüşün tersine SSDP’de terapistin davranışının, öncelikle hasta ve terapist arasındaki afonksiyonel ilişkiyi koruma üzerine olduğu düşünülmektedir. Terapist sadece hasta tarafından bilinçdışı bir süreçle afonksiyonel bir etkileşime girmeye davet edilmez; terapistin de farkında olmadan maladaptif senaryoya katılması hastanın kendi kendini engelleyen davranışlarını daha fazla körükler.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gelişimsel bir Teori: Bir Ayrılma-bireyleşme Başarısızlığı

Klinik görünümü ortaya koymanın bilindik uygulaması ilk olarak, (1) kitabın tamamının gücünü vurgulamak adına - yani ergen borderline sendromunu anlamak için kilit unsurun ayrılma-bireyleşme olduğunun - ve (2) okuyucuya, - bir sonraki bölümde anlatılan - klinik görünümün gizli anlamlarını çıkarması için yardımcı olmak adına tersine çevrildi.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Terk Edilme Duyguları – Mahşerin Altı Atlısı

Mahşerin altı psikiyatrik atlısının - depresyon, kızgınlık, korku, suçluluk, çaresizlik, ve boşluk – yarattığı duygusal çalkantı ve tahrip, orijinal 4 atlının - açlık, savaş, sel ve salgın hastalık – yarattığı toplumsal karmaşa ve yıkımla rekabet edebilecek güçtedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Ebeveynler - Genel Bir Bakış

Fikirlerini esasen ataerkil bir kültürde geliştirmiş olan Freud, duygusal sıkıntıların merkezinin ödipal safhada yer aldığına işaret etmişti ve bu sıkıntıları kastrasyon (iğdiş edilme) kaygısına bağlamıştı. Baba figürü ve ödipal döneme yapılan bu vurgu, psikanalizin gelişiminde ve genel anlamda duygusal hastalıkların daha iyi anlaşılmasında çok önemli bir yer tutar ve aynı zamanda Borderline hastanın yaşadığı sıkıntıları merkezinin üzerine de bir sis perdesi örtmüştür.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Ebeveynler: Düğüm Halindeki Bağ - Yapışma

Bu bölüm, 5 yaşında bir çocuğun borderline hastası annesinin yoğun psikoterapisi üzerindeki bir rapor aracılığıyla, yapışma savunma mekanizmasını iki ayrı açıdan inceliyor: anneyi terk hislerinden korumaya yarayan savunma işlevi ve çocuğun ayrılıp bireyleşme çabaları üzerindeki yıkıcı etkileri.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Terapötik Süreç: Ayakta Tedavi

Hastane tedavisi, bu hastaların bağımsızlık safhasına ilerlemek için ne yeteri kadar zaman ne de yeteri kadar tedavi sağlayamayacağı için, sadece bir başlangıcın sonunu işaret eder. Bu tedavi, hastaları, patolojik savunmalarından kurtarmış ve gelişim yoluna sokmuştur; ama önlerinde çok uzun bir yol uzanmaktadır. Dahası, hastalar hazır olduğunda ve bağımsızlık için ileri bir adım atmaya ihtiyaç duydukları zaman, gereksiz yere uzamış bir hastane tedavisinin de gerileyici bir etkisi olabilir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Ayırıcı Teşhis, Belirtiler ve Çelişkiler: Karşı Aktarım

Borderline bozukluğu şizofreni ve sosyopat kişilikten ayırmadaki zorluk; bu üç bozukluğun muhtemelen birbirine çok yakın gelişimsel safhalarda ortaya çıktıkları ve bu yüzden de (tıpatıp aynı olmasa bile) benzer ego takıntı seviyelerine sahip oldukları gerçeğinden kaynaklanır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Savunmaların ve Hoşa Gitmeyen Duygulanımın Tanımı

Savunmalar, hoşa gitmeyen duygulanımın bileşenlerini bilinçli farkındalıktan uzaklaştıran zihinsel işlemlerdir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Savunmaların Tetikleyicileri

Normal insanlarda (E.Jones, 1942), çok yoğun bir duygulanım zihnin düşünme, düzenleme ve odaklanma işlevlerini eritme (veya aşırı gelme) riski taşıyabilir. Freud (1926), benliğin düşünme, düzenleme ve odaklanma işlevlerini engelleyen duygulanımları, daha teknik olarak, “travmatik” diye adlandırmıştır (Hartmann, 1939).

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Psikoz & Borderline Kişilik

Öte yandan, psikoz veya borderline kişiliğe sahip insanlarda hafif duygulanımlar bile benliğin işlevlerini eritebilir. Bu hastalıklarda, en başta, benliğin bir gücü olan duygulanım toleransı (Kernberg, 1975) asgari düzeydedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Nevrotik Hastalık

Nevrotik hastalıkları (fobiler, konversiyonlar, panik, takıntılar, zorlanımlar, bazı dürtüsellikler, bazı bunalımlar) olan insanlarda benlik gücü yeterli olabilir. Fakat duygulanımın yoğunluğu düşük olsa bile, küçük bir duygulanım sinyal etkisi gösterir (Freud, 1926; C.Brenner, 1982a). Bu sinyal duygulanımı kişiye, genellikle bilinçsiz olarak, gerçekten boğucu duygulanım hissettikleri önceki durumları hatırlatan durumlardaki savunmaları tetikler.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bilinçli ve Bilinçsiz Savunmalar

Duygulanımların engellenmesi nefes alıp vermek gibidir. İnsanlar genellikle düzenlemenin (bilinçdışı savunma) farkında değildirler ama düzenlemeyi kasıtlı olarak denetim altına alabilirler (bilinçli savunma). Aslında savunmalar bilinçli ve bilinçdışı olarak işler; insanlar onları kasıtlı olarak veya farkında olmadan kullanabilirler.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Temel ve Yan Savunmalar

Yetişkinlerde birincil savunma mekanizmaları genellikle bastırma (25) ve (duygulanımı) yalıtma (13) şeklindedir. C.Brenner’a (1982a) göre, bütün duygulanımların iki bileşeni vardır: duyumsamalar ve düşünceler. Duyumsamalar hoşa giden ve hoşa gitmeyen, düşüncelerse bilinçli ve bilinçdışı şeklinde olabilir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Psikoseksüel Gelişimin Oral, Anal ve İlk Genital Evrelelerinde Ortaya Çıkan Savunmalar

Genel kuralı yeniden belirtelim: Savunmalar, hoşa gitmeyen duygulanımların bileşenlerini bilinçli farkındalık dışına çıkaran zihinsel işlemlerdir. (Duygulanım, duygu için kullanılan psikanalitik terimdir.)

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gizlilik Evresi, Ergenlik Dönemi Savunmaları ve Diğerleri

Sizi şaşkınlık içerisinde bırakan cinsel veya yıkıcı bir fantezi yaşadığınızda, kısmen sembolik olarak bu fanteziyi temsil eden üretken bir etkinlikle meşgul olarak kendinizi savunursunuz. Siz dahil olmak üzere kimsenin fanteziden haberi olmayacaktır. Dahası genellikle bundan sağlıklı bir çıkarım elde edersiniz.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bebeğin Öznel Deneyimini Keşfetmek: Kendilik Hissinin Merkezi İşlevi

İnsan tabiatıyla ilgilenen herkes küçücük bebeklerin öznel yaşamlarını merkeze alır. Bebekler kendilerini ve başkalarını nasıl deneyimlemektedirler? Başlangıçta kendilik mi yahut başkası mı veya bunların ikisinin bir bütünü mü söz konusudur?

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bebekliğe Dair Perspektifler ve Yaklaşımlar

Gelişimsel psikoloji bebek üzerine sorgulamalarını ancak bebek gözlem altındayken sürdürebilir. Gözlemlenen davranışları öznel deneyimlerle ilişkilendirmek için çıkarımsal sıçramalar yapmak gerekir. Elbette kişinin gelişimsel sıçramalar yaptığına dair veri tabanı daha kapsamlı ve yerleşik olduğunda çıkarımlar da daha doğru olacaktır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Ortaya Çıkan Kendilik Hissi

Bebeğin yaşamında ikinci ay neredeyse doğumun kendisi kadar kesin bir limittir. Aşağı yukarı sekizinci haftada bebekler nitel bir değişim yaşarlar: Doğrudan göz teması kurabilirler. Bundan kısa bir süre sonra daha sık, daha duyarlı ve karşılıklı gülümsemeye başlarlar. İşin aslı bu gelişimsel geçiş döneminde sarih sosyal davranışlarının artmasının ifade ettiklerinden çok daha fazla şey gerçekleşir. Öğrenme çoğunlukla daha hızlı ve kapsayıcıdır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Klinik Açıdan “Gözlemlenen Bebeğe” Bakış

Bebeğin toplumsal organizasyonunda temel değişimleri açıklamak üzere odak noktasını güven ve otonomi gibi farklı klinik gelişimsel ödevlerden farklı kendilik hislerine kaydırmak suretiyle erken gelişim döneminde hassas evrelerin farklı türlerini araştırma imkânını yakaladık. Artık temel gelişimsel kaymalara yeni kendilik hislerinin ortaya çıkması eşlik ettiğinden dolayı her bir kendilik hissinin meydana geldiği evre hassas olarak nitelendirilebilir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gelişimsel Geçmişin Yeniden İnşasında Terapötik Sürece Dair Çıkarımlar

Burada ele alınan gelişimsel görüşlerin klinik uygulamalar üzerine etkileri nelerdir? Bilhassa da bir terapist ve danışan geçmişe dair nasıl terapötik manada verimli bir anlatım oluşturabilir? Bu bakış açısının iki temel özelliğinin muazzam klinik çıkarımları mevcuttur. İlk olarak orallık, bağımlılık, otonomi ve güven gibi geleneksel klinik-gelişimsel mevzular gelişimsel çizgide belli bir noktadan veya kökensel evreden çıkarılmıştır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bilişsel Süreçler

Genel olarak hepimizin hayatla ve insanlarla ilgili algılarımız vardır. Algılar, bir kişinin veya bir durumun bizim için belli bir anlam ifade eden kategorilere giren yönlerini içerir. Çiftlerde ve aile ilişkilerinde, algılar, bizim nasıl etkileşime girdiğimiz ve etkileşimlerimizin seyri boyunca eşimizi ya da aile üyesini nasıl algıladığımız ile ilgilidir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Beklentiler ve Standartlar

Bilişsel süreçler, ilişkideki işlev bozukluklarına bilişsel davranışçı yaklaşımların belkemiğidir. Baucom, Epstein, Sayers ve Sher (1989) ilişki sorunlarının seyri boyunca sıklıkla karşılaşılan bilişlerin tipolojisini geliştirmişlerdir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Boşanma

Bazen bir evliliği kurtarmak için gösterdiğimiz çabalara rağmen çiftler boşanır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Farkındalık

Farkındalık (mindfulness) Batılı araştırmacılar ve uygulayıcılar tarafından kapsamlı şekilde incelenmiştir ama asıl kaynağı Budizm ve diğer Doğu spiritüel sistemleridir. Farkındalık neredeyse tüm başarılı terapilerin bir öğesidir çünkü derin düşünce ve bilinçli dikkat kavramlarını içerir. Farkındalık kişinin dikkatini merak, açıklık ve kabullenme ile o anda yaşadığı deneyime yöneltmesi olarak tanımlanmıştır (Bishop ve diğ., 2004).

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Kabullen Temelli Teknikler

Bazı yeni terapötik teknikler, “resmi olarak negatif”, mantıksız hatta psikotik olsalar da psikolojik olaylara açık olma ve onları kabullenme yönünde bilinçli bir tavır benimsenmesini teşvik etmektedirler (Hayes, 2004).

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gelişimin Değişken ve Bilişsel Yönleri

Kişilik davranış örüntülerinin mizaçtan, bilişsel kapasitelerden, karakterden ve içselleştirilmiş değer sistemlerden gelen kökleriyle bütünleşmesini temsil eder (Kernberg ve Caligor 2005). Mizaç, içsel ve çevresel uyarana karşı bir tepkiler örüntüsünü deneyimlemek için yapısal temelli bir bozulmadır. Bu örüntü duygusal tepkilerin yoğunluğunu, ritmini ve eşiklerini içerir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bir Psikoanalitik Nozoloji Modeli

Teşhisin güvenilirliğini arttırma yönünde bir çabayla, DSM sisteminin teşhis kriterlerini gözlenebilen davranışlara dayandırma eğilimi bulunmaktadır. Bu yaklaşımın sınırlılığı altta yatan kişilik örgütlenmesine bağlı olarak (Kernberg ve Caligor 2005) aynı davranışların çok farklı işlevleri ve anlamları olabilmesidir (Horowitz 2004).

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Borderline Kişilik Örgütlenmesi

Kişilik örgütlenmesinin borderline düzeyi hem DSM-IV-TR’ de tanımlanan spesifik kişilik bozukluklarını (borderline kişilik bozukluğu, şizoid kişilik bozukluğu, şizotipal kişilik bozukluğu, paranoid kişilik bozukluğu, histrionik kişilik bozukluğu, narsisistik kişilik bozukluğu, antisosyal kişilik bozukluğu ve bağımlı kişilik bozukluğu) hem de DSM-IV-TR’ de spesifik olarak bahsedilmeyen diğer kişilik bozukluklarını (hipomanik kişilik bozukluğu, sadomazoşistik kişilik bozukluğu, hipokondr...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Nevrotik Kişilik Örgütlenmesi

BKÖ’nün tersine, NKÖ gösteren bireylerin bütünleşik bir kimliği vardır (yani kendilik ve ötekilere dair bütünleşmiş bir algıları bulunur). NKÖ olan bireyler genellikle bölme yerine bastırma çevresinde örgütlenen olgun savunma işlemlerini kullanırlar. Bu savunmacı işlemler hastanın kişilerarası etkileşimlerini anında çarpıtan davranışsal karakteristikler içermezler.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Freud'un Dinamik Bilinçdışının Nörobiyolojik Tözü Olarak Sağ Beyin

Son otuz yıldır Sigmund Freud'un çığır açan dinamik, her daim aktif bilinçdışı zihni, muazzam bir dönüşüm geçirdi. Bu yeniden yapılanmaya yalnızca klinik gelişmeler değil aynı zamanda kuramın kuramsal destek noktalarındaki değişimler, özellikle de gelişim ve yapı kavramlarının güncellenmesi ön ayak olmuştur.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Sağ Beyin, Sağ Zihin ve Psikanaliz

Devam etmekte olan çalışmamın organizasyonuna ilişkin en önemli ilkelerden biri insan hali üzerine en iyi disiplinlerarası bir perspektife dayalı olarak çalışılabileceğini düşünmemdir. Duygulanım Düzenleme ve Kendiliğin Temelleri (1994) isimli kitabımda, bilimin hudutlarının tek tek disiplinler arasındaki sınır bölgelerinde yer aldığını iddia etmiş ve son bölümde psikanaliz (zihin çalışması) ve nörobiyoloji (beyin çalışması) arasında yakınlaşmanın yaşanması önerisinde bulunmuştum.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Psikonörobiyolojik Bir Yansıtmalı Özdeşim Modelinin Klinik Etkileri

Psikanalizin ve bilimin zihni açıklamak üzere daha güçlü modeller üretmek için bir araya geldiği bir dönem içerisindeyiz. Bu yakınlaşma insan deneyimine dair ortodoks olmakla beraber henüz nüfuz edilmemiş belli sorulara yeni bir yaklaşımın geliştirilmesine müsaade edebilir. Pek çok farklı disiplinin ilgisini çeken heyecan verici sorulardan biri de insan zihninin neden ve nasıl geliştiği ve sonrasında ne şekilde daha karmaşık bir yapıya kavuştuğudur. Eğer koca bir yüzyıl boyunca bu soru...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Yapım Aşamasında Zihinler: Güvenli Bağlanma, Kendi Kendini Organize Eden Beyin ve Gelişim Odaklı Psikanalitik Psikoterapi

Yedinci yılında John Bowlby’yi anmak için düzenlenen dersi sunmak üzere davet edilme şerefine nail oldum. Geçen yıl Bowlby’nin çığır açan kitabı Bağlanma’nın (Bowlby, 1969b) son baskısına önsöz yazmam istendiğinde bu, benim için tam anlamıyla çifte ayrıcalık oldu.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Klinik Modellerin Kaynağı Olarak Disiplinlerarası Araştırma

Psikanalizin ilk yüzyılında neredeyse hiç değişikliğe uğramayan Freud’un zihin modelinin esasları, günümüzde oldukça hızlı ve esaslı bir dönüşüm geçirmektedir. Klinik psikanalizin yapı taşları kendilerine zemin oluşturan psişik gelişim ve psişik yapıya dair kuramsal görüşler tarafından desteklenmektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Karşı Aktarım ve Yansıtmalı Özdeşim I: Genel Bakış

Karşı aktarım tam olarak terapistin kendi ebeveyniyle olan önceki çözümlenmemiş ilişkilerinden gelen duyguların hastaya yansıtılması olarak tanımlanabilir. Burada sadece bu tanımı karşılamak için değil de daha geniş bir anlamda, aynı zamanda terapistin terapötik açıdan nötr bir çerçeve oluşturma becerisini engelleyecek tüm duygular da bu kapsam dâhilinde kullanılmıştır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Narsisistik Kişilik Bozukluğunda Terk Depresyonu

Terk depresyonunun unsurları aynıdır: intihara meğilli depresyon, öldürücü öfke, panik, suçluluk, çaresizlik ve umutsuzluk, boşluk ve anlamsızlık. Ancak bu duygulanımlar narsisistik kişilik bozukluğuyla farklı biçimde tecrübe edilir. Teşhirci, savunmasının sürekliliğinden ötürü, depresyon yaşama eğiliminde değildir. Gizli narsistteki depresyon aşağılanma ve utanç duygularıyla ve de kendiliğin parçalara ayrılmasıyla ortaya çıkmaktadır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gelişimsel Duraklama Düzeyi

Nesne ilişkileri kuramının temel ilkelerinden birine göre ego savunma mekanizmaları ve ego işlevleri, kendilik ve nesne temsillerinin olgunlaşmasına paralel bir seyirde olgunlaşırlar. Bu durum önemli bir tartışmaya yol açmıştır zira narsisistik kişilik bozukluğunun bu ilkeyi çiğner gözükmesine net bir açıklama getirilememiştir. Son derece ilkel kendilik – nesne temsilinin görünüşte yüksek olan ego işleyiş kapasitesiyle bir arada bulunması yukarıda bahsi geçen ilkeye ters düşmektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gelişimsel, Kendilik ve Nesne İlişkileri Kuramı

Narsisizm terimi kişilik bozukluğuyla o kadar ilintili hale gelmiştir ki yaşam için temel önem taşıyan sağlıklı narsisizm ile patolojik narsisizm arasında bir ayrım yapmak gerekmektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Klinik Temalar

Zedelenmiş kendilik; bilinçle kötü, yetersiz, çirkin, iktidarsız, yüz karası, zayıf veya dağılmış şekilde tecrübe edilebilir. Bu durumda en göze çarpan şikayet, samimiyet ve yakın ilişkiler kurmada yaşanan zorluklardır. Gerçek ve sağlıklı bir yakın ilişki, hastanın narsisistik savunmalarını keserek kendi zedelenmiş kendiliğiyle ve terk edilme depresyonuyla yüzleşmesine yol açacaktır. Bundan ötürü hastanın ilişkilerini narsisistik savunmalar temelinde kurması gerekmektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Klinik Tablo – Bukalemun

“Borderline vakası” olan hastasıyla yaşadığı terapötik bir çıkmazın şaşkına çevirdiği terapist, akıl danışmak için yardım alır ve hastasının simgelediği klinik tabloyu güzelce tanımlar: depresyon, kendini ifade etme güçlükleri, ilişkilere ve terapistine tutunma çabası, öfke ve dürtü kontrolünde güçlükler, kendini yeterince algılayamama ve kendine zarar verici davranışların varlığının inkarı.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Narsisistin Portresi

Sahte kendiliğin, ilk bakışta, sönmüş sahte kendilikle tamamen ilişkisiz gibi görünen ikinci bir tipi vardır. Aslında onun zıt kutbu gibi görünür. Bu, narsisistik kişilik bozukluğuna ait “şişmiş sahte kendilik”tir. Çoğu kez kariyer ve ilişkilerde bir başarı aurası yayarak, görünüşte narsisist küstah, teşhirci, kendinden emin, hedef odaklıdır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Borderline Portresi

Normalde gerçek kendilik ve kapasiteleri; çocuğun, zorluklar ve hayal kırıklıkları karşısında yaratıcı bir biçimde yaşamak için yetki ve kendine güven duygusuyla kendilik aktivasyonu ve kendilik ifadesi becerisine sahip özerk bir yetişkin olarak gelişmesine izin vererek ortaya çıkar.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Terk Edilme Korkusu

Tutarlı kendilik algısı meydana getirmek için, çocuk hayatın ilk üç yılında anne ile kaynaşık, sembiyotik bir birim olmadığını öğrenmelidir. Mahler ve diğerlerinin araştırmalarının açıkça gösterdiği gibi, anne ve çocuk (ve baba) bir çeşit koreografikleştirilmiş verme ve alma, serbest bırakma ve geri dönme, risk alma ve geri çekilme, öğrenme ve sınama dansı ile meşgul olmaktadır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gerçek Kendilik Eylemde

Tutarlı kendilik algısı meydana getirmek için, çocuk hayatın ilk üç yılında anne ile kaynaşık, sembiyotik bir birim olmadığını öğrenmelidir. Mahler ve diğerlerinin araştırmalarının açıkça gösterdiği gibi, anne ve çocuk (ve baba) bir çeşit koreografikleştirilmiş verme ve alma, serbest bırakma ve geri dönme, risk alma ve geri çekilme, öğrenme ve sınama dansı ile meşgul olmaktadır. Çocuk kaçar, anne peşinden koşar; çocuk keşfe çıkar ve güveni yenilemek için ona geri gelir; keşfin heyecanı...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gerçek Kendiliğin Gelişimi

Kendilik kavramı uzun zamandır gündemdedir. Şair ve filozoflar kendilik kavramını ele almışlar ve antik çağlardan beri düşünceli erkek ve kadınlar kendi gerçek doğalarını ve yaşamlarının amacını düşündükçe bu konuyla ilgili yazmışlardır. Freud uygulama yapmaya başladığından beri psikologlar ve psikanalistler en az yüz yıldır kendiliği analiz ediyorlar; ve geçen yüzyıl içinde özellikle Freud ve Jung’un psikodinamik teorileri kitleselleştirmeleri, kendiliğin temel psikolojik unsurları ta...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Klasik Dinamik Teknikten Sapmadan Kaynaklanan Sorunlar

Bu durumun gerekli kıldığı teknik değişiklikler, terapistin rolüne ve terapötik tarafsızlığa ilişkin sorular ortaya koyar ve hastanın ihtiyaçlarını doğru zamanda karşılamada yararlı olan beceri, karara varma gücü ve esneklikle ilgilidir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Yazar ve Makaleler

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Terapi Basamakları

Bu zorlu çalışma boyunca hasta, gerçekçi bir bağımsızlığı koruyabilmek zorundadır. Bu demektir ki en az kendini geçindirecek bir geliri (terapi ücretini de ödeyebilecek kadar) olmalı; barınma ve gıda sağlanmalı ve profesyoneller ya da kuruluşlar tarafından sağlanıyor olsa da bir tür sosyal iletişim ağı olmalıdır. Bu ciddi derecede destek ihtiyacı, hastanın, terapinin ve terapistin güvenliği adına önemle üzerinde durulması gereken bir husustur.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Klinik Tekniğe Genel Bakış

Kişilik bozukluğu ve travma bireyde aynı anda var olduğunda tedavi yadsınamayacak şekilde karmaşıktır. Yine de, terapi muhakkak köklü ve istikrarlı basamaklara odaklanır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Kişilik ve Psişik Travma

Freud’un başlangıçtaki histeri formülasyonunun, hem psişik travma teorisinin hem de patolojik kişilik oluşumu teorisinin esasını oluşturduğunu fark etmek dikkate değerdir. Anahtar kavram, tekrarlayan kalıplaşmış davranışın belleğin ve duygusallığın yerini aldığı düşüncesinde yatmaktadır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Travma ve Tssb

Travmatik strese olan bilimsel merak 1800’li yılların sonlarına doğru başlamıştır ve nöroloji, psikoloji ve sosyoloji bilimlerinin yeni arayışlarının kesişmesinden doğmuştur. Her zaman tartışma konusu olan bu konudaki ilk büyük “tartışmayı” şekillendirmede katkısı olan iki büyük bilim adamı Fransız psikiyatrist Pierre Janet ve Viyanalı nörolog Sigmund Freud’dur.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gelişimsel, Kendilik ve Nesne İlişkileri Yaklaşımı

Teorik anlamda bu yaklaşım, orijinal kişilik bozukluğu kavramını koruduğu gibi, saplanma ve gerileme arasındaki dengeyi de korumaktadır; saplanma hususu ego gelişiminde bir durmayı temsil ederken, yalnızca gerileme ayrılma/bireyleşme baskısının sonucunda meydana gelir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Kişilik Bozukluğu

Amerikan Psikiyatri Derneği’nin Tanılayıcı ve İstatistiksel Kılavuz’unda (1994) kişilik kavramı şu şekilde tanımlanmaktadır: “Dış dünya ve kendisi hakkında düşünmenin, dış dünyayı ve kendisini algılamanın, dış dünyayla kendisini ilişkilendirmenin uzun süren örüntüleridir.”

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Nefretin Psikopatolojisi: Libidinal Gelişimin Temel Engelleri

Borderline patolojiye nesne ilişkileri yaklaşımında, diğer bazı formülasyonlarda olduğundan farklı olarak, bu patolojide agresyonun rolüne odaklanılır (Beck ve ark. 2004; Linehan 1993; Young 1994). Kimi psikodinamik yaklaşımları da içeren diğer yaklaşımlar (Bateman ve Fonagy 2004; Buie ve Adler 1982/1983; Kohut 1971; Masterson ve Rinsley 1975), içsel agresyonun rolünü tanımlamadan, agresyonu kötü bir davranışa tepki olarak deneyimlenen öfke olarak görebilirler.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Travma, Nefret ve Kışkançlık Arasındaki İlişki

Klinik deneyim travma, nefret ve kıskançlık arasındaki ilişkinin netleştirilmesine yardımcı olmuştur. Nefret–özellikle de hastanın yaşantısının her alanına sızan yoğun, ilkel nefret–yaşantıları bu türden acı verici, yıkıcı ve kendine zarar verici ilişkiler tarafından düzenlenmeyen herkese karşı bir kıskançlık geliştirmeye yol açar. Daha düşük şiddetteki durumlarda, travma kıskançlığın psikopatolojisi olmadan klinik nefretin görece daha saf biçimlerini ortaya çıkarır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Hızlı Rol Değişimleriyle Beraber Nefret

Önceki bölümlerde bahsedilen nefretin aktarımdaki görünümleri ve savunmalarının tersine, bir örüntü ciddi karakter patolojisi gösteren baştan sona tüm hastalarda açığa çıkabilir. Bu örüntü, hızlı rol değişimleriyle seyreden nefretin baskın olduğu bir nesne ilişkisinin harekete geçişini içerir: bir an hasta sadistik nesneyle özdeşim kurar, terapisti azarlar ve ona saldırır; diğer zamanlarda hasta kendisini çaresiz, sadistik nesne olarak görülen terapistin felçli bir kurbanı gibi deneyimler.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Kimlik ve Kişilik Oluşumu

Hepimizin kendimizi tanımlayacağı bir kendilik tasarımı vardır. Bu kendilik tasarımı dış dünyadan bizi ayıran ruhsal bir çeperi vardır. Biz kendimizi bir şekilde tanımlarken bu tanımın içerisine inançlarımız, değer yargılarımızı, becerilerimizi, yetilerimiz, diğeriyle olan benzerliklerimizi ve farklılıklarımızı belki de aykırılıklarımızı katarız. Peki, bunlar nasıl oluşuyor acaba?

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bütüncül Psikoterapinin Felsefesi ve Değerleri

Felsefe ve değerler üzerine neden bir bölüm koyduk? Epistemolojinin (bilgi teorilerinin) psikoterapideki her türlü yaklaşımı anlamakta çok önemli bir yeri olduğunu düşünüyoruz. Bir psikoterapi modelinin felsefi temeline dair elimizde en azından genel bir bilgi olmadığında, modelin dayandığı teoriyi veya modelin klinik alanda uygulanışına dair değerleri eleştirmemiz mümkün olmaz.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Psikoterapide Bütünleşmenin Tarihçesi

Psikolojide üç temel düşünce akımının gelişimi, önce birbirlerinden tamamen soyutlanmış ve birbirlerine zıt düşerek sonra da bu gelenekler arasında yavaş yavaş köprülerin kurulmasıyla, bütüncül hareketin tarihine damgasını vurur. Bütün gelenekler insan zihninin işleyişine dair paha biçilmez görüşler kazandırmıştır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Psikoterapi Sonuç Araştırmaları Bütüncül Modeli Destekliyor

Sonuç araştırmaları üzerinden yürüyen tartışmaları Paul’un 1967’de sorduğu önemli soruyla açmak istiyoruz: “Bütün sonuç araştırmalarının cevabını bulmaya çalıştıkları soru, tüm karmaşıklığına rağmen şu olmalıdır: Bu spesifik sorunu yaşayan hastaya en etkin sağaltım için, hangi tedavinin, kim tarafından, hangi koşullar altında uygulanması gerekir?”

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gelişimsel-İlişkisel Bir Bütünleşme Modeli

Bütünleştirmeye yaklaşımımızda odaklandığımız ana temalardan biri gelişen kendiliktir. Bu bölümde ilişki-içindeki-kendiliğin farklı yönlerini incleyeceğiz çünkü psikoterapinin bu alanlardan biri, birkaçı veya hepsinde gerçekleşebileceğine inanıyoruz.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bütüncül Psikoterapi Süreci ve Modelin Eleştirisi

Psikoterapi anlayışımızın merkezinde terapötik ilişkinin birlikte yaratılması, her iki tarafın da katılımının olduğu etkileşimli bir olay olması yatar. Bir tarafın diğerine birşeyler “yaptığı” diğer tarafın ise edilgen bir alıcı olarak durduğu bir ilişki değildir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Süpervizyonda Paralel Süreç

“İçsel süpervizör”ünü geliştirmiş bir psikoterapistin (ve süpervizörün) en önemli özelliğinin kendine dönme kapasitesi veya “eleştirel öznellik”(Reason, 1994) olduğunu düşünüyoruz (Casement, 1985).

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Disosiyasyonun Tarihi

Çok sayıda araştırmacı, disosiyasyonun tarihine Pierre Janet’in (1859-1947) çalışmasını tartışarak başlıyor (Hart, 1926; White & Shevach, 1942; Kirshner, 1973; Hilgard, 1977). Ne var ki, Puysêgur ve Bertrand gibi "manyetizmacılar"ın eserini keşfettikten sonra Janet, bu ilk öncülere olan borcunu her zaman titizlikle dile getirmişti (Ellenberger, 1970).

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Disosiyasyonun Tanımları ve Tasvirleri

Birçok otorite, disosiyasyonun hem hafif, patolojik olmayan hem de ağır ya da patolojik biçimlerde ortaya çıktığını kabul ediyor (Spiegel, 1963; West, 1967; Hilgard, 1977; Nemiah, 1981; Ludwig, 1983). Birçok yazar, hayale dalma gibi günlük yaşamla ilgili küçük disosiyasyonlardan çoklu kişilik gibi ağır patalojik biçimlere sürekli geçişe dayanarak bu farklı disosiyasyon biçimlerini kavramsallaştırıyor (Bernstein & Putnam, 1986). Dolayısıyla birçok disosiyasyon tanımı, esas olarak bir ki...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Disosiyatif Psikopatoloji İlkeleri

John Nemiah (1981), patolojik disosiyasyon biçimlerini en çok karakterize edebilen iki ilke tanımlamıştı. Birincisi, bireyin kimlik duygusunda bir değişmeye yol açan bireysel olarak yaşanan disosiyatif tepki deneyimleridir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Etyoloji

ÇKB, sınırlanmış bir gelişim penceresi içinde gerçekleşen görece özgün bir dizi deneyime karşı gösterilen psikobiyolojik bir yanıt gibi gözüküyor. ÇKB'nin etkin tedavisi, onun travmatik nedenlerini ve çocukluktaki bunaltıcı travmanın hafifletilmesinde başlangıçta disosiasyonun uyarlayıcı rolünün anlaşılmasını gerektiriyor.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Hastalardan Öykü Dinleme

Daha sonra ÇKB'li olduğu kanıtlanan hastalarla yapılan ilk görüşmeler sırasında şu örüntünün yeniden ortaya çıktığını fark ettim: tutarlı bir öykü elde etmede zorlanıyorum. Öyküyü dinlemeyi bitirip onu yazmaya başladığımda birçok bilginin tutarsız hatta çelişkili olduğunu ve açık bir kronolojik olaylar dizisinin kurulabilmesinin çok zor olduğu ortaya çıkıyor.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Hastanede yatan kronik hastalar

Washington'daki St. Elizabeths Hastahanesi'nden çalışırken birçok kronik hasta koğuşunu, ayrıca suç işlemiş akıl hastalarının bulunduğu John Howard pavyonunu da ziyaret etme, inceleme ve gözlemleme fırsatına sahip olmuştum.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Düzenleyici Sistemin Orbital-Prefrontal Kortekste Deneyime Bağlı Olgunlaşması ve Gelişimsel Psikopatolojinin Temeli

Kendilik düzenlemesinin bireysel gelişimi yaşayan dinamik sistemlerin olmazsa olmaz örgütlenme prensibi, hatta temel bir mekanizmasıdır. Düzenleme kavramı istisnasız tüm bilimsel dallar tarafından kullanılan birkaç kuramsal yapıdan biridir. Düzenleme sürecinin moleküler örgütlenme düzeyinden sosyal ve kültürel düzeylere kadar birbirinden ayrı ama birbiriyle bağlantılı birçok düzeyde eş zamanlı olarak araştırılabilmesi, bu yapının gücünü ve keşfedilmeye ne kadar açık olduğunu göstermektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Değerlendirme Sisteminin Kortekste Deneyime Bağlı Olgunlaşması

Bir organizmanın içinde yaşadığı çevrede meydana gelen değişimleri değerlendirmesi sinir sisteminin temel uyumlanma işlevlerinden biridir. Hem insanlar hem de diğer canlı türleri için içinde bulundukları çevrenin en belirgin özellikleri fiziksel özellikler değil, sosyal bağlamdaki özellikler, yani bir bireyle diğeri arasında yaşanan etkileşimlerdir. İnsani ilişkiler kapsamında meydana gelen alışverişler hem sözlü hem de sözsüzdür, dolayısıyla hem bilişsel hem de duygusal öğeleri içerir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bağlanma ve Sağ Beyin Düzenlemesi

John Bowlby 1940 yılında çocuğun erken dönemde içinde bulunduğu çevrenin karakter gelişimini ne şekilde etkilediğiyle ilgili bir makale yazmıştı. 1969 yılında, o makalenin yayınlanmasından 29 yıl sonra, kariyeri boyunca yaptığı gözlemleri ve kuramsal kavramlaştırmaları birleştiren Bağlanma ve Kayıp konulu üç önemli kitabından (1969, 1973, 1981) ilkini yayınladı.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Ebeveyn-Bebek İletişimleri ve Duygusal Gelişimin Nörobiyolojisi

“Beyin Yılları” olarak değerlendirdiğimiz on yıllık dönem bitmiş olsa da, şu anda içinde bulunduğumuz dönemin çarpıcı ve yeni beyin teknolojilerinin insan psikolojisinin belli temel sorunlarına odaklanmaya devam ettiği önemli bir dönem olduğunun farkındayız.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Doğrusal Olmayan Sağ Beynin Erken Dönem Örgütlenmesi ve Psikiyatrik Hastalıklara Yatkınlık Geliştirilmesi

Birçok bilim dalı dinamik sistemler kuramının tüm canlı ve cansız sistemlerin örgütlenme prensiplerine güçlü bir ışık tuttuğuna dair görüş birliği içinde olsa da, bu kuramın genel ilkelerinin insan psikolojisi ve biyolojisinin spesifik problemlerine uygulanması oldukça büyük bir zorluk arz etmektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Güvenli Bağlanma İlişkisinin Sağ Beyin Gelişimi, Duygulanım Düzenlemesi ve Bebeğin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri

Bebeklerin biyolojik sağlığının yanı sıra psikolojik sağlığının da büyük önem taşıdığı görüşü uzun zamandır çocuklarla ilgili tüm klinik disiplinlerin temel prensibi olmuştur: çocuk psikiyatrisi, davranışsal pediatri, çocuk psikolojisi, gelişimsel psikanaliz ve nispeten yeni gelişmeye başlamış olan gelişimsel psikopatoloji ve bebeklerin ruh sağlığı alanlarının tümünde aynı görüş benimsenmektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


İlişkisel Travmanın Sağ Beynin Gelişimi, Duygulanım Düzenlemesi ve Bebeklerin Ruh Sağlığı Üzerindeki Etkileri

Bu dizinin ilk yazısında[1] bağlanma deneyimlerine ve bu deneyimlerin düzenleyici yapılar ve işlevler üzerindeki etkilerine odaklanan bilimler arası bir yaklaşımın daha kapsamlı normal gelişim modelleri oluşturmamıza faydalı olacağını önermiştim. Bu bakış açısı bağlanma kuramının temel prensiplerinden doğmaktadır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Sağ Beyin Düzensizliği: Travmatik Bağlanmanın Temel Mekanizması ve Travma Sonrası Stres Bozukluklarının Psikopatojenezi

Ülke çapında yapılan bir çalışmada erkeklerin %60’ıyla kadınların %50’sinin hayatlarının belli bir yerinde travmatik bir olay yaşadıkları bildirildi (Kessler, Sonnega, Bromet, Hughes & Nelson, 1995). Ama aynı çalışmada hayat boyu süren stres sonrası travma bozukluğu (TSSB) yaşayan kişilerin oranının erkeklerde %5, kadınlarda da %10 olduğu sonucuna da ulaşıldı. Yapılan başka çalışmalar bir TSSB epizodu yaşayan kişilerin kabaca yarısının semptomlarının kronik hale geldiğini göstermektedir...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Tanımlar ve İlk Dönemler

Yüzyıllardır gizem ve mitlerle örtülmüş olan hipnoza birçokları kuşkuyla bakmakta. Aynı zamanda hipnoz, insan davranışıyla ilgilenen birçok ünlü biliminsanının ilgisini çekmekte.u... Sigmund Freud, Alfred Binet, William James, Wilhelm Wundt, Clark Hull, Ernest R. Hilgard ve psikolojinin başka seçkinleri hipnoz üzerinde ciddiyetle düşünmüşlerdi.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Hipnoz Nedir ?

Değişik teorik yönelimlerdeki araştırmacılar ve klinik tedavi uzmanları (bkz. Kirsch, 1994a), Amerikan Psikoloji Birliği (APA)'ndeki Bölüm 30 (Psikolojik Hipnoz Derneği) tarafından resmi olarak kabul edilen hipnozun aşağıdaki tanımı üzerinde anlaşıyorlar: Hipnoz, bir sağlık uzmanı ya da araştırmacının istemci, hasta ya da mğdur kişinin o esnada duygular, algılar, düşünceler ya da davranış değişiklikleri yaşamasını telkin ettiği bir işlemdir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Sigarayı Bırakma

Sigara içme, kendi kendini tahrip etme alışkanlığıyla ilgili bir paradigmadır. He yıl 1 milyon Amerikalı yeni sigara içicilerin saflarına katılıyor (“Kanser doktorları,” 2003). Bu istatistikler şu tehlikelere işaret ediyor: sigara içme a) bütün kanser ölümlerinin üçte birinin sorumlusudur ve akciğer, göğüs, gırtlak, ağız boşluğu, yutak, pankreas, rahim ağzı ve mesane kanseri riskini artırıyor (Haxby, 1995); b)

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Yeme Bozuklukları ve Obezite

1970’lerin sonundan bu yana hipnozun terapötik süreçlerin tamamlayıcı bir çeşidi olabileceği ortaya çıkarken yeme bozukluklarında hipnotik tekniklerin kullanılmasına yönelik ilgi gelişmeye başladı. Bu bölümde yeme bozukluklarının (Fairburn, 1985) ve obez hastaların (Fairburn, Marcus, & Wilson, 1993) tedavisinde hipnozun bilişsel-davranışsal terapiyi ampirik olarak destekleyen ve iyi oluşturmuş bir tamamlayıcı olarak nasıl kullanılabileceğini anlatıyoruz.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Depresyon

1970’lerin sonundan bu yana hipnozun terapötik süreçlerin tamamlayıcı bir çeşidi olabileceği ortaya çıkarken yeme bozukluklarında hipnotik tekniklerin kullanılmasına yönelik ilgi gelişmeye başladı. Bu bölümde yeme bozukluklarının (Fairburn, 1985) ve obez hastaların (Fairburn, Marcus, & Wilson, 1993) tedavisinde hipnozun bilişsel-davranışsal terapiyi ampirik olarak destekleyen ve iyi oluşturmuş bir tamamlayıcı olarak nasıl kullanılabileceğini anlatıyoruz.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Kaygı Bozuklukları

Birçok kişi hipnozu düşündüğünde hipnotistin bir saati ya da parlak bir nesneyi hipnoz olacak kişinin önünde salladığı ve “Gevşeyin, gevşeyin” dediği bir sahne aklına geliyor. Bu steorotipik göründü günümüzdeki modern hipnoz uygulamacılarının kullandıkları çok yönlü teknikler ve stratejileri artık kapsamıyor olsa da hipnozun gevşemeyle kaygılı olma durumunu değiştirebildiğini ima ediyor.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Travma Sonrası Stres Bozukluğu

Savaş, tecavüz, suç ve doğal felaketler antik dönemden günümüze insanlığın başına bela olagelmiştir. Gerçekten de modern toplumun birçok üyesi, bir biçimde travmayla karşı karşıya kalmıştır. Kessler ve çalışma arkadaşlarının (Kessler, Sonnega, Bromet, Hughes, & Nelson, 1995) yaklaşık 6000 kadın ve erkeği kapsayan araştırması, denek olarak alınan bu insanların çoğunun yaşamları sırasında en azından bir kere travmatik olay yaşadıklarını ortaya çıkarmıştı.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Sorular ve İhtilaflar

Mesmer’in döneminden günümüze hipnoz, bir ihtilaflar fırtınasının odağı olmaktan kurtulamadı. Hipnozun bilinçliliğin değişmiş bir hali ya da bir trans durumu olup olmadığından başlayarak hafızanın iyileştirilmesinde hipnozun rolünün olup olmadığına dek uzanan provakatif tarışmalar, son 25 yıl boyunca hipnoz hakkında kişisel büyülenmemizi kışkırttı ve bu durumun devam edeceğinden kuşku duyulamaz.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Ağrı Yönetimi, Davranışsal Tıp ve Diş Hekimliği

Tıp Enstitüsü (2004)’nün yaptığı bir araştırma, önemli bir sonuca ulaşmıştı: “İnsan sağlığı ve hastalığı bakımından davranışsal ve toplumsal faktörlerin oynadığı rolü tam olarak anlamadan, bu faktörlerin dönüştürülebilmesinin yollarını ve kişisel yaşam deneyimlerinin hekim-hasta ilişkilerini nasıl etkilediğini değerlendirmeyi bilmeden hiçbir hekimlik eğitimi tamamlanamaz” (sf. 60)

DETAY İÇİN TIKLAYIN


"Şimdi" Problemi

ŞU AN FİKRİ, “şimdi” problemi ile ilgilenmek için ortaya atıldı. An itibarıyla olan deneyim hakkındaki farkındalığımızın bu kadar az olması çarpıcıdır. Aşağıdakilerin ışığında bu göreceli cehalet şaşırtıcıdır: Birincisi, öznel olarak sadece şimdi canlı ve bilincinde oluruz. Şimdi, bizim doğrudan hayatlarımızı yaşadığımız zamandır. Diğer her şey bir veya iki kere değiştirilir. Görüngüsel deneyimin olgunlaşmamış öznel gerçekliği sadece şu andadır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Şu Anın Doğası

ÖZNEL HAYATIN ŞU ANDALIĞI açıkça görülür. Bunun dışında nasıl olabilirdi ki? Bununla beraber bu kavram sorun çıkarmaya devam eder. Sadece şimdiki zamanda öznel olarak yaşama düşüncesi mantık dışıdır. Örneğin, geçmişte olan bir olayı, şu an oluyormuş gibi hatırlamamız bizi birazcık şaşırtabilir. Bir şeyi yeniden yaşayabiliriz, ancak bu yeniden yaşama şu anda olur. İçgüdüsel olarak o zamana geri dönmediğimizi hissederiz. Henüz o anda olan bir şeyi anlatmak da aslında şu anda olur. Geçmiş...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Şu Anın Zamansal Yapısı

Hemen hemen bütün insan etkileşimlerinde olduğu gibi, gerçek zamanda meydana gelen insan etkileşimlerini anlamak için, süresi olan birkaç süreç birimine ihtiyaç vardır. Bir kişiyi bir şey yaparken veya bir şey söylerken gözlemlediğimiz zaman, orada olanları çözümlemek zaman alır. Kendi davranışınızın birimlerini bir araya getirmek de zaman alır. Ve bilinçliliğin doğması için insanların neden olduğu olaylarla maruz kalma da zaman alır. Şu an bu süreç birimdir. Şu anın zamansal parametre...

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Örtük Bilme

Şu an açıklanırken zihinsel olarak kavrandığından dolayı, şu an hakkında bilinen şey sözel, sembolik veya açık olamadığıdır. Bu niteliklerden, ancak o an geçtikten sonra bahsedilebilir. O zaman, özgün an hangi şekilde algılanır? Şu an “örtük bilme” denilen alanda yer alır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bilinçliliğin Rolü ve Öznelerarası Bilinçlilik Kavramı

Problem şudur: Şu anı ortaya çıktığı gibi şekillendirmek örtük bir süreçtir, buna rağmen bir deneyimin şu an olarak nitelendirilmesi için bir tür bilinçlilik veya farkındalığa girmesi gerekir. Ancak ne tür bir bilinçlilik? Bu noktada bilinçlilik ve onun arka planına ait genel bir soruya bakmak gerekli gibi gözüküyor.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Birlikte İlerleme Süreci

Birlikte ilerleme, Boston CPSG’nin, terapi seansını ileriye götüren, en azından zamanda ileriye götüren günlük diyaloglar için kullandığı bir terimdir. Terapist ve danışanın birlikte yaptıklarıdır. Birlikte ilerlemeyi bu kadar özel kılan, diyalogda baktığımız ölçektir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Şu An ve Psikoterapi

Ben, yeni ve genel olarak farklı bir yöntem veya psikoterapötik teorinin gözden geçirilmesini teklif etmiyorum. Aksine, psikoterapiye farklı şekilde, şu anın büyüteci aracılığıyla ve görüngüsel bir yaklaşımdan bakmamızı öneriyorum. Bu değiştirilmiş bakış, anı anına yaptıklarımızı ve çalışmalarımızla ilgili düşündüklerimizi değiştirmeye yöneltecektir. Hangi değişimlerin önemli ve kalıcı olacağı henüz belli değildir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Klinik Durumlarda Örtük ve Açık Olanın İç İçe Girmesi

Birçok psikodinamik ve bilişsel terapi yorumlamayı (değişik şekillerde) ve hayat hikayesini öyküleştirerek anlatımı en gerekli teknikler olarak kullanırlar. Bunu yapmak için örtük olan açık yapılmalı ve bilinçdışı bilince gelmeli. Örtük ve açık olan arasındaki ilişki üzerinde, bilinçdışı ve bilinç arasındaki ilişkiden daha az çalışılmıştır.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Masterson Yaklaşımının Evrimi

Uzun yıllar boyunca yürütülen bilimsel araştırmaların ürünü olan Masterson Yaklaşımı önce kendi klinik çalışmalarım ve araştırmalarım aracılığıyla, daha sonra ise, uzun yıllar süren eğitimleri takiben, New York ve Kaliforniya’daki ortaklarımın çalışmalarıyla ifade buldu. Bu çalışmalar iki yüksek lisans eğitim enstitüsünün açılmasına (New York ve San Francisco) ve ülke çapında bir cemiyetin oluşmasına yol açtı.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Bağlanma Teorisi, Nörobiyolojik Beyin Araştırmaları ve Gelişimsel Nesne İlişkileri Kuramının Bütünleştirilmesi

Bu yaklaşımın anahtar kavramlarından biri olan “Kendilik”in kendi gelişimi, kendi kapasiteleri veya işlevleri ve kendi patolojisi vardır. “Kendilik” terimi o kadar çok kuramcı tarafından kullanıldı ki bu terimi benim ne şekilde kullandığıma dair bir açıklama yapmak şart oldu. Bu terimi önce klinik açıdan, daha sonra intrapsişik nesne ilişkileri perspektifinden, daha sonra da kapasiteleri ve egoyla ilişkisi açısından açıklayacağım.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Masterson Yaklaşımı: Kavramların Tanımlanması

Masterson Yaklaşımı gelişimsel, kendilik ve nesne ilişkileri yaklaşımı olarak tanımlanmaktadır. Gelişimsel terimi bir bireyin kişilik bozukluğu (Kendilik Bozuklukları) yaşamasına neden olan olayları ifade etmektedir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Gerçek Kendilik : Klinik Boyut

Kendilik imgesi bireyin belli bir zaman veya belli bir durumda kendisi hakkında sahip olduğu imgedir. Bu imge kişinin vücuduyla ilgili imgesi ve belirli bir anda içinde bulunduğu durumla ilgili zihinsel tasarımından oluşur. Kendilik imgesi bilinçli veya bilinçsiz, gerçekçi veya çarpıtılmış olabilir.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Kendiliğin Kapasiteleri

Kendiliğindenlik – Duygulanım Canlılığı: Duygulanımları canlılık, coşku, kuvvet ve heyecanla içinden gelerek, derinlemesine yaşayabilme kapasitesi. Kendine Hak Görme: Erken yaşlarda yaşanan yetkinlik deneyimleri, anne babanın ortaya çıkmakta olan kendiliği kabul edip desteklemeleriyle birleşince, kendiliğin hem yetkinleşme ve haz deneyimlerine hem de bu hedeflere ulaşmak için gerekli olan çevresel girdilere hakkı olduğuna dair bir algı oluşur.

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Kendilik ve Ego

Kendilik ve ego, örneğin aynı arabaya koşulmuş iki atın eşgüdümlü olmasına benzer şekilde paralel olarak gelişir ve işlev görür. Kendilik egonun tasarımsal koludur, ego ise kendiliğin uygulayıcı koludur, ancak her ikisi de sadece bunlardan ibaret değildir. Eğer ego gelişimsel duraklamaya uğramışsa kendilik de gelişimsel olarak duraklar.

DETAY İÇİN TIKLAYIN



Sosyal güvenlik kurumu

  http://www.hizmetsorgula.net/ Nitelikli bir biçimde yerine getirilen ssk sorgulama hizmetleri ile çalışanlar sigorta primlerinin yatıp yatmadığını öğrenerek ne tür bir hizmet alacakları konusunda net bilgiler de elde ederek en azından geleceğe dair malumat elde etmiş olacaklardır. Eğer sizler de bu anlamda hizmet veren birer çalışan olarak her türlü sorgulamaları yerine getirmek için ön

DETAY İÇİN TIKLAYIN


Zorlukların peygamberi

  http://www.kisacahayati.com/ Gerek ülkemiz gerekse dünya açısından bazı insanlar vardı ki çok büyük bir öneme sahiptir. Bu açıdan Hz. Muhammed de Dünya açısından çok büyük bir öneme sahiptir. Çünkü o Allah tarafından seçilmiş özel bir insandır. Bu sebeple ona Allah’ın elçisi anlamına gelen peygamber denilmektedir. atatürkün hayatı Peygamberler her yönleri ile örnek insanla

DETAY İÇİN TIKLAYIN