Seçim Kriterleri ve Dmö Yeniden Sahnelenmeleri

Seçim Kriterleri ve Dmö Yeniden Sahnelenmeleri

  • 4.70

Seçim Kriterleri ve Dmö Yeniden Sahnelenmeleri

Hanna Levenson, Ph.D.

Bu bölümde Bayan Ludlow ve Dr. Ellison vakasına seçim faktörlerinin nasıl keşfedildiği ve yeterli DMO’nun klinik olarak nasıl kullanıldığı gösterilecektir. Bayan Ludlow’la ilk seanstan sonra Dr. Ellison, SSDP’nin Bayan Ludlow’un tedavisinde uygun bir format olabileceğini düşündü. Onun video kaydını gördükten ve vakasını süpervizyonda tartıştıktan sonra Dr. Ellison’a Bayan Ludlow’u SSDP’ye uygun bulup bulmadığını sordum. SSDP seçim kriterlerine kısa bir giriş yaptıktan sonra Dr. Ellison’ın cevabına döneceğiz.

SEÇİM

Hastalara ilk seansın, onların SSDP’ye uygunluğunu değerlendirme seansı olduğu söylenmektedir. Ancak daha önce belirtildiği gibi değerlendirme hastayla ilk iletişime geçildiğinde başlar- direk olarak (mesela telefonla) veya direk olmadan (mesela sevk yöntemiyle). Hastanın terapistle ilk iletişimini nasıl idare ettiği hastanın umutları, beklentileri, korkuları, tutumları ve toptan tarzı hakkında çok açıklayıcı olabilir. Örneğin terapistten bu ilk telefona aşırı saygılı veya ayrımcı bir tarzda cevap veren hasta, (“Oh, Doktor, beni görmek istemeniz beni onurlandırdı; ne kadar harika bir terapist olduğunuzu duydum ve sizinle tanışmak için can atıyorum; bu kadar önemli işlerle uğraşırken beni de görebilecek olmanızdan dolayı öyle mutluyum ki”) terapisti, kavgacı ve zorlayıcı bir tarzda konuşan hastadan (“ Sadece Perşembe akşamüstleri randevuya gelebilirim ve geç kalan biriyle de çalışamam. Seanslara geç kalır mısınız?) daha farklı bir şekilde etkilemektedir.

Yüz yüze toplantıda, hastanın başkalarıyla olan ilişkilerindeki afonksiyonel örüntüler hakkında daha baştan sözel olmayan ve konuşma dışı hareketlerinin gözlemlenmesiyle çok şey öğrenilebilir. Örneğin, yapısal aile terapistleri (Minuchin, 1974) aile üyelerinin kendilerini bekleme odasında nasıl düzenlediklerini gözlemlemek üzerine eğitim almışlardır – salonda ailede kimin kimle birlikte yürüdüğüne, hangi sırada hareket edildiğine dikkat eder. Bu tip “yapılar” ailenin nasıl işlediğine dair ipuçları verir. Bireysel terapide de, terapist, hastanın tarzı, davranışlarının olası karakteristiği hakkında değerli bilgi edinebilir.

Örneğin hastanın karısı da bekleme odasında yanında mıdır? Kocasıyla tanışırken bir soru sorduğunuzda onun yerine cevap vermekte midir? Seansın ilk kısmında onunla yalnız olmak istediğinizi söylediğinizde dönüp karısından izin almakta mıdır? Böyle bir durumla bir öğrencimiz karşı karşıya gelmiştir ve konu 13. Bölümde tartışılacaktır.

Elbette bu tip ilk izlenimlerin, ebediyen donup kalan yargılara dönüşmemesi için bazı uyarı noktaları da vardır. Öncelikle terapi durumunda şöyle bir gerçeklik söz konusudur: Yardıma muhtaç biri, yardım etmekte uzmanlaşmış birinden yardım almak üzere gelmektedir. Kişi, çok şahsi, özel, utanç verici konulara dair hassas ve acı çeker durumda hissederken yardım için bir uzmana yakınlaştığında bu durum anksiyeteye neden olabilir. Yaşadığımız toplumda pek çok insan terapiye gitmeyi halen bir zayıflık ve kişisel başarısızlık olarak damgalamaktadır. Terapist ve hasta arasındaki ilk etkileşim bu bağlamda anlaşılmalıdır: Anksiyete, itaat ve tedbir davranışın ana kuralı veya temelini oluşturabilir.

İkincisi kişinin etkileşime girme tarzı sadece onun kendine özgü yaşama örüntüsüyle tanımlanmamaktadır. Ekonomik statü, kültür, toplum, ırk, yaş, cinsiyet etkileyen diğer faktörler arasında sayılabilir. Terapist, kültürel olarak kabul edilebilir olan – hatta öyle olması gereken- ilişki kurma şeklini değiştirme yöntemleri aramamaya, bunu patolojik hale getirmemeye dikkat etmelidir. Bölüm 7, kişinin, bireyin göndergesi, üye olduğu grup açısından normal karşılanan etkileşim şeklinden afonksiyon belirtisi gösteren maladaptif örüntüleri nasıl ayırt edebileceğini anlatmaktadır.

Hastanın SSDP’ye uygunluğunu belirlemek için 5 ana seçim kriteri kullanılmaktadır. Bunlar Tablo 5.1’de gösterilmiştir.

İlki hastaların duygusal rahatsızlıklarının olmasıdır; bu nedenle terapinin gerektirdiği zaman, çaba ve parayı feda etmeye ve değişime motive olmalıdır. Bazen sancılı ve zor geçecek olan terapötik sürecini devam ettirmeye istekli olmalıdır.

Devamı için tıklayınız