Klinik Temalar

Klinik Temalar

  • 4.70

Klinik Temalar

Zedelenmiş kendilik; bilinçle kötü, yetersiz, çirkin, iktidarsız, yüz karası, zayıf veya dağılmış şekilde tecrübe edilebilir. Bu durumda en göze çarpan şikayet, samimiyet ve yakın ilişkiler kurmada yaşanan zorluklardır. Gerçek ve sağlıklı bir yakın ilişki, hastanın narsisistik savunmalarını keserek kendi zedelenmiş kendiliğiyle ve terk edilme depresyonuyla yüzleşmesine yol açacaktır. Bundan ötürü hastanın ilişkilerini narsisistik savunmalar temelinde kurması gerekmektedir. Bu ilişkilerdeki görünümler ve kombinasyonlar sonsuz sayıdadır. Kopma savunması olan narsist için şikayetler farklı şekillerde ortaya çıkabilir; hiç ilişki kurmama veya sınırlı ilişki kurma, bir partnere ilişkide yanıt vermeme (mükemmel yansıma yaratamama), gerçeklikte müsait olmayan kişilere ilgi duyma – örneğin evli biriyle ya da uzakta yaşayan veya çok sık seyahat eden biriyle ilişki kurma (aradaki mesafe gerekli olan savunma korumasını sağlamaktadır) – gibi.

Görünüşte tutarsız bir tablo ise karşısındaki insanları değersiz gören narsist kişilik bozukluğuna sahip hastalarda ortaya çıkmaktadır. Bu kişiler ya sürekli saldırıp aşağıladıkları ya da kendilerini sürekli değersiz gören ve aşağılayan partnerlere kendilerini adamaktadırlar. Cinsel cazibe temelinde tekrarlayan “anında aşık olma” deneyimleri yaşayarak, sonrasında hayal kırıklığına uğramakta ve ilişki olgunlaştıkça aşkları bitmektedir. Bu hastalar, aynı şekilde, diğer insanların parasına, gücüne, güzelliğine veya cinsel çekiciliğine (narsisistik erzaklar) kapılmakta, o kişilere karşı samimi duyguları açıkça gösterebilmektedir. Kendilerini çeken niteliklerin ortadan kaybolması neticesinde ise söz konusu duygular hayal kırıklığına dönüşmektedir. Partnerlerinin, hastadaki her şeyi hak etme duygusunun farkında olmadan, hak etme ihtiyaçlarına cevap verememeleri neticesinde narsisistik öfke ortaya çıkmaktadır.

Cinsel işlev noktasında da sorunlar ortaya çıkabilmektedir, ancak bu sorunların nedeni belirli bir cinsel çatışma değil cinsel ilişki esnasında beliren yakınlık kurma süreçlerinin yarattığı duygusal baskının ürettiği depresyondur. Bu kişiler, hayatlarına dahil olmadıkları partnerleriyle iyi bir cinsel yaşama sahip olabilirler ancak ilişkideki yakınlık arttıkça cinsel işlevin korunması için duygudan kopuş gerekecektir.

Kendini harekete geçirmede yaşanan güçlükler de farklılık gösterebilmektedir. Hastanın ne istediğini bilmemesi, ne istediğini bilmesine rağmen bunu hayata geçirememesi veya süreci başlatsa bile gerisini getirememesi gibi. Aynı şekilde bu hastalar sadece eşsizleştirdikleri kişilerle kurdukları ilişkiyle kendilerini harekete geçirebilmekte ancak eşsizleştirilen kişilerden ayrıldıklarında harekete geçirme becerilerinde gerileme yaşanmaktadır.

Kendini harekete geçirmede yaşanan zorluk, aynı zamanda, hastaların oldukça başarılı oldukları ancak herhangi bir anlam veremedikleri ve tatmin olamadıkları işlerde çalışmalarına neden olmaktadır. Aslında sanatçı olmak isteyen avukat örneğinde görüldüğü gibi. Bu hastalar, gizli yetenekleri temelinde bir kariyer başlatıp, ne istediklerini saptayabildikleri anlarda dahi (gerçek kendini harekete geçirme) elde ettikleri başarının gizli savunmalarını engelleyerek kendilerini sahne ışıklarının altına çektiğini hissedeceklerdir. Bu durumun yarattığı ciddi kaygıdan kurtulmak için de başlattıkları işin gerisini getirmeyeceklerdir. Söz konusu kaygıdan kurtulma çabaları, sıklıkla alkol ve madde bağımlılığına yol açabilmektedir. Samimi/yakın ilişkilere karşı işkoliklik ve kendini harekete geçirmeden kaynaklanan kaygı duygusu yaygın rastlanan durumlardır. Uğraşılan işin yapısı, eşsizleştirilen nesneye yaptıkları duygusal yatırımın çeşnisi olmakta, uzun saatler çalışsalar bile duygusal bir denge hissi yaşamaktadırlar. Bu şekilde yalnızlık, tecrit ve tükenmişlik yadsınmaktadır. Gerçek kendini harekete geçirme sürecinde yaşanan bu zorluk, diyet yapma, kilo kontrolü, spor yapma, dinlenme ve kendine bakma gibi kişisel ihtiyaçların tam olarak karşılanmasında da zorluklar yaratabilir. Öte yandan bazı hastaların kendilerine bakmak için aşırı zaman harcadıkları da görülmüştür.

Duyguyu düzenleme sürecinde, kopma, çok az ve çok aşırı duygu ya da narsisistik öfke patlamaları şeklinde sorunlar ortaya çıkabilir. Teşhircilerin tam tersi biçimde bu hastalarda kendilik bozuklukları üçlemesi deneyimi tekrarlanarak yaşanmaktadır: kendini harekete geçirme, kaygı ve depresyona yol açmakta, bu da savunma mekanizmalarını tetiklemektedir. Ayrılık stresi altında depresyonun şiddeti artmakta ve hasta intihara meyilli hale gelebilmektedir. Bunun aksi hallerde ise depresyona karşı savunmalar daha güçlü olmakta ve depresyon daha düşük düzeylerde ortaya çıkmaktadır.

Bu hastalarda bir sürü nevrotik semptom da söz konusu olabilir; kaygı ve fobiler, zorlanım ve histerik semptomlar gibi. Hastanın hasar görmüş gerçek kendiliğini “vücudu parçalanıyormuş” gibi tecrübe etmesi neticesinde bedensel semptomlar da yaygın biçimde gözlemlenmektedir. Bazı hastalarda ise daha önceden bastırdıkları duyguları dışarı vurma semptomlarına rastlanmaktadır; özellikle doymaz iştah hastalığı ve anoreksiya nervoza gibi. Yetişkin hastalarda, aynı zamanda, anne veya babalarıyla ya da her ikisiyle süregelen ağlaşmış bir ilişki de söz konusu olabilir. Bu durum hastanın kendisini psikolojik bakıcı gibi hissetmesine ve bu rolden kendisini kurtaramamasına neden olabilir.

Ayrılık stresi yaygın biçimde aşağıdaki klinik sendromu hızlandıracaktır: eşsizleştirilmiş veya değersizleştirilmiş nesneden ayrılma ve/veya narsisistik erzaklarından mahrum olmak – para, güç, güzellik veya görünüm gibi.

 

James. F. MASTERSON

Devamı için tıklayınız