Düzenleyici Sistemin Orbital-Prefrontal Kortekste Deneyime Bağlı Olgunlaşması ve Gelişimsel Psikopatolojinin Temeli

Düzenleyici Sistemin Orbital-Prefrontal Kortekste Deneyime Bağlı Olgunlaşması ve Gelişimsel Psikopatolojinin Temeli

  • 4.70

Düzenleyici Sistemin Orbital-Prefrontal Kortekste Deneyime Bağlı Olgunlaşması ve Gelişimsel Psikopatolojinin Temeli

Allan N. SCHORE

Kendilik düzenlemesinin bireysel gelişimi yaşayan dinamik sistemlerin olmazsa olmaz örgütlenme prensibi, hatta temel bir mekanizmasıdır. Düzenleme kavramı istisnasız tüm bilimsel dallar tarafından kullanılan birkaç kuramsal yapıdan biridir. Düzenleme sürecinin moleküler örgütlenme düzeyinden sosyal ve kültürel düzeylere kadar birbirinden ayrı ama birbiriyle bağlantılı birçok düzeyde eş zamanlı olarak araştırılabilmesi, bu yapının gücünü ve keşfedilmeye ne kadar açık olduğunu göstermektedir. Aslında bu çok düzeyli ve birçok disiplini içine alan yaklaşımın benimsenmesi bireyleşmenin derinlemesine anlaşılması için şarttır, çünkü gelişim, kademeli olarak ortaya çıkan uyumlanmacı (adaptif-ç.n.) kendilik düzenleyici yapıların ve işlevlerinin bireyin içinde bulunduğu çevreyle nitelik açısından yeni etkileşimler kurmasını sağladığı bir etaplar zincirinden ibarettir. Değişen organizma ve değişen çevre arasında erken dönemde gerçekleşen bu alışveriş hem yapılarda hem de işlevlerde dinamik değişimlere neden olduğu için, bu “kendilik düzenleyici yapılar” doğada var olan biyolojik yapılarla ilgili güncel bilgiler kullanılarak tanımlanmalıdır. Dolayısıyla kendilik düzenlemesi olayı psikolojinin ve nörobilimin potansiyel yakınlaşma noktasıdır.

Cichetti ve Tucker (1994) zihnin kendilik düzenleyici yapılarından bahsederken şöyle demişlerdir: “gelişimin en iyi tanımı beynin kendi kendini örgütleme işlemlerinin dikkatle incelenmesiyle elde edilebilir” (s. 544). Bugün artık beynin kendi kendini örgütleyen eden bir sistem olduğu hemen hemen herkesçe kabul edilmektedir ancak beynin kendi kendini örgütlemesinin bir başka kendilikle ve bir başka beyinle kurulan ilişki kapsamında gerçekleştiği belki o kadar kabul görmemiştir. Bu diğer kendilik, yani birincil bakıcı, çocuğun sinir sisteminin “deneyime bağlı” büyümesinin dışsal psikobiyolojik düzenleyicisi olarak işlev görür; çocuğun sinir sisteminin öğeleri yaşamının ilk iki yılında meydana gelen büyüme hamlesi sırasında hızla örgütlenir, dağılır, tekrar örgütlenir. Bu “deneyim" ağırlıklı olarak duygulanımsal bir deneyimdir ve bakıcıyla çocuk arasında bir bağlanma oluşmasında en önemli rolü oynayan duygulanımın kaynağı bakıcı-çocuk ikilisi arasındaki karşılıklı etkileşim sistemidir. Bu deneyimler daha sonra kişinin sosyo-duygulanım işlevlerini yönlendirecek olan kortikal ve korteks altı limbik alanlardaki yapısal bağlantıların olgunlaşmasını da şekillendirir. Dolayısıyla sosyal çevre, etkileşimsel olarak düzenlenen bu alışveriş mekanizması aracılığıyla homeostatik düzenlemeyle ilgili psikobiyolojik sistemlerin gelişimini etkiler. Çeşitli duygulanım deneyimlerinin yaşanmasını sağlayan büyümeyi kolaylaştırıcı elverişli sosyo-duygusal ortamlarda beyin bebeklik ve çocukluk sırasında yapısal olarak olgunlaşır ve bu yapısal olgunlaşma daha karmaşık otomatik düzenleme işlevlerinin ontogenetik doğuşu şeklinde tezahür eder. Buna karşılık yüksek düzeyde negatif duygulanıma neden olan uyumsuz ilişkisel ortamlar, gelişmekte olan korto-limbik sistemler üzerinde büyümeyi engelleyici etkide bulunur.

Devamı için tıklayınız