Yeme Bozuklukları ve Obezite
Steven Jay LYNN – Irving KIRSCH
1970’lerin sonundan bu yana hipnozun terapötik süreçlerin tamamlayıcı bir çeşidi olabileceği ortaya çıkarken yeme bozukluklarında hipnotik tekniklerin kullanılmasına yönelik ilgi gelişmeye başladı. Bu bölümde yeme bozukluklarının (Fairburn, 1985) ve obez hastaların (Fairburn, Marcus, & Wilson, 1993) tedavisinde hipnozun bilişsel-davranışsal terapiyi ampirik olarak destekleyen ve iyi oluşturmuş bir tamamlayıcı olarak nasıl kullanılabileceğini anlatıyoruz. Kişilerarası problemler genelde yeme bozukluğuna katkıda bulunduğu için sunacağımız tedavi çok yönlü bilişsel-davranışsal terapideki kişilerarası müdahaleleri de kapsıyor.
Tartışmamız, aşağıdaki nedenlerle bulimia ve alemci obur obezlerin tedavisine odaklanacak: a) bulimia ve obezite, anoreksiden çok daha yaygındır; b) etkili tedavi, blumia ve obez olan kadınlar bakımından iyi belgelenmiş durumdadır ancak anoreksili kadınlar ile ilgili olarak aynı güçlü değerlendirmeler mevcut değil; ve c) bluimialı kadınlar, hipnotik telkinlere hem anoreksili kadınlar hem de kolej öğrencilerinin normatif örneklerinden daha fazla tepki veriyorlar (Covino, Jimerson, Wolfe, Franko, & Frankel, 1994; Griffiths & Channon-Little, 1993; Pettinati, Horne, & Staats, 1985; Pettinati, Kogan, Margolis, Shrier, & Wade, 1989). İşin aslında Gross (1983), anoreksili 500 hastanın yalnızca %10’nun hipnotik tedaviye yanıt verebilir olduğunu tespit etmişti; geriye kalanlar kilo kaybetme yetenekleri üzerindeki kontrollerini yitirme korkusunun altını çizmişlerdi. Özgün hipnotik işlemleri tartışmadan önce bluimia ve anoreksinin ve daha sonra tartışacağımız oburluk ve obezitenin tedavileri bakımından ampirik olarak destek sunan tekniklerin yanı sıra nüfus içindeki yeme bozukluklarının yaygınlığıyla ilgili bazı bilgiler sunacağız.
Devamı için tıklayınız