Terapötik Süreç: Ayakta Tedavi

Terapötik Süreç: Ayakta Tedavi

  • 4.70

Terapötik Süreç: Ayakta Tedavi

James F. MASTERSON, M.D.

Hastane tedavisi, bu hastaların bağımsızlık safhasına ilerlemek için ne yeteri kadar zaman ne de yeteri kadar tedavi sağlayamayacağı için, sadece bir başlangıcın sonunu işaret eder. Bu tedavi, hastaları, patolojik savunmalarından kurtarmış ve gelişim yoluna sokmuştur; ama önlerinde çok uzun bir yol uzanmaktadır. Dahası, hastalar hazır olduğunda ve bağımsızlık için ileri bir adım atmaya ihtiyaç duydukları zaman, gereksiz yere uzamış bir hastane tedavisinin de gerileyici bir etkisi olabilir.

 

Bu ergenler, ayrılma anksiyetesi ve narsisistik oral takıntının etkilerinden mustarip olmaya devam ederler - yani her zamanki gibi, boğulma ve terk edilme ikizlerinin eşlik ettiği sıkı bir simbiyotik bağa olan ihtiyaçlarından. Terk edilme meselesi, olgun ve anlamlı yakın ilişkilerin kurulmasıyla çakışır. Ego hasarları hastanın genel uyumunun kurulmasını engeller ve suçluluk duygusu da hastanın bağımsızlık için attığı her ileri adıma hasar verir.

 

Ayakta hasta tedavisinde iki temel tema vardır: (1) hastanın kendi bireyselliğiyle ilgili çelişkileri - hastanın ortaya çıkmaya başlayan bireyselliğiyle ilgili hissettiği anksiyete, suçluluk duygusu ve depresyonu ve hislere karşı yaptığı savunmalar; (2) hastanın bireyselliğinin her iki ebeveyni (özellikle annesi) için oluşturduğu sorun. Hastanın bireyselleşmesi ebeveynleri arasındaki dengeye öyle bir tehdit oluşturur ki, onu bastırmak adına ellerinden gelen her şeyi yaparlar. Terapist ise, hastanın ortaya çıkmaya başlayan bireyselliğini koruyan sessiz gardiyan haline şu iki şekilde gelir; (1) hastanın bireyselleşmeye doğru attığı adımları destekleyerek, (2) anksiyete, depresyon ve suçluluk duygusuna karşı yapılan savunmaları yorumlayarak, ve (3) ebeveynlerin ‘bastırmalarını’ en aza indirmeleri için onlarla ortak çalışarak.

 

Tedavi, bireyleşme ile bağlantılı ortaya çıkan anksiyete, suçluluk duygusu ve depresyonu hafifletir. Hastanın ortaya çıkmaya başlayan bireyselliği kendisini, tamamen yeni dilekler, düşünceler, fanteziler ve hisler aracılığıyla belli eder. Hasta bu yeni hisleri, hem fantezide hem de uygulamada deneyimler ve bu da, görüşmeler dahilinde derinlemesine çalışılmaları gereken, daha fazla anksiyete, suçluluk duygusu ve depresyona neden olur. Bu acı veren duygulanımlar zayıfladıkça, bireyselleşme süreci üzerindeki etkileri de hafifler ve bireyleşme adımları da hızlanır. Hasta deneme yanılma yoluyla ve terapistinin yaptığı ‘iletişimsel eşleştirme’ yardımıyla, uyum sağlamayan deneylerini eleme noktasına gelir ve elinde kalanlar da, şimdiki yeni kimlik algısı içinde birleştirilir.

Devamı için tıklayınız