Gelişimsel Duraklama Düzeyi

Gelişimsel Duraklama Düzeyi

  • 4.70

Gelişimsel Duraklama Düzeyi

Nesne ilişkileri kuramının temel ilkelerinden birine göre ego savunma mekanizmaları ve ego işlevleri, kendilik ve nesne temsillerinin olgunlaşmasına paralel bir seyirde olgunlaşırlar. Bu durum önemli bir tartışmaya yol açmıştır zira narsisistik kişilik bozukluğunun bu ilkeyi çiğner gözükmesine net bir açıklama getirilememiştir. Son derece ilkel kendilik – nesne temsilinin görünüşte yüksek olan ego işleyiş kapasitesiyle bir arada bulunması yukarıda bahsi geçen ilkeye ters düşmektedir.

Gelişimsel terimlerle anlatmak gerekirse; kendilik – nesne temsilinin birbiriyle kaynaşmış olmasına rağmen narsisistik kişilik bozukluğunun ego gelişimini – ego gelişiminin sadece söz konusu kaynaşmadan ayrılmak suretiyle ortaya çıktığına inanılmaktadır - sağladığı gözlemlenmektedir. Bu ikileme, ne benim tarafımdan ne de konunun uzmanı diğer yazarlar tarafından, henüz tatmin edici bir çözüm getirilememiştir. Mahler’in gözlemlerine bir kez daha bakmak en azından konu hakkında bir bakış açısı kazanılmasını sağlayacaktır.

Gelişimin ayrılma – bireyleşme aşamasında görülen yakınlaşma krizinin işlevlerinden biri de bu aşamaya özgü hayal kırıklıkları, ketlemeler ve de bastırma yoluyla o arkaik yapıların, büyüklenmeci kendiliğin ve tümgüçlü nesnenin uzlaşmaya sevk edilmesidir. Pratik yapma döneminin ana özelliği çocuğun kendi işlevlerine ve vücuduna, ayrıca nesnelere ve genişleyen “gerçekliğinin” amaçlarına yaptığı büyük narsi-sistik yatırımdır. Çocuk darbelere, düşüşlere ve diğer düş kırıklıklarına karşı nispeten geçirimsiz gözükmektedir.

Yakınlaşma alt aşaması (yaklaşık 15 – 22 ay) dikey hareket etme yeteneğine hakim olmakla başlar. Çocuğun bilişsel yetilerindeki büyüme ve duygusal yaşamında artan zorlukların yanı sıra bu alt aşamada daha önce düş kırıklıklarına karşı sahip olduğı geçirimsizlik de azalır ve annesinin varlığına ilişkin bihaberliği de ortadan kalkar.

Bu noktada artan oranda bir ayrılık anksiyetesi gözlemlenir: Yeteneklerine tam olarak hakim olduğu dönemde, pratik yapma döneminin sonuna doğru, kendilik temsiliyle nesne temsili arasında açık bir farklılaşma ortaya çıkar. Yürümeye yeni başlayan çocuk, büyüklük ve tümgüçlülük hissini kaybetmeye başlar, dünyayla tek başına başa çıkması gerektiğini kavramaya başlar. Yürümeye yeni başlayan çocuk, bu noktada, annesine dönerek onun desteğini kazanmaya çalışır ve annesinden hayatının her aşamasını paylaşmasını ister. Ancak artık çok geçtir. Kendilik temsili ve nesne temsili çoktan ayrımlaşmaya başlamıştır. Bu şekilde çocuksu büyüklük ve tümgüçlülük fantezileri gerçeklikle uyuma sevk edilir.

Özdeki narsisistik kişilik bozukluğunun sabitlenmesi bu olaydan önce ortaya çıkmalıdır zira klinik açıdan hasta, nesne temsili ve kendilik temsilinin bütünleşik bir parçasıy-mışcasına – tümgüçlü, ikili bir bütün – davranmaktadır. Yakınlaşma krizinin var olması ihtimali bu hasta üzerinde sezilir gözükmemektedir. Hayal dünyası hastanın dünyayı kendi istiridyesi olarak görmesine ve dünyanın kendi etrafında döndüğünü düşünmesine neden olmaktadır. Bu yanılsamayı korumak için hastanın kendisini; kaçınma, inkar ve değersizleştirme yoluyla; narsisistik, büyüklenmeci kendilik algısına uymayan gerçeklik algılarına kapaması gerekmektedir. Neticede hasta adaptasyonun maliyetine katlanmak zorunda kalacaktır zira gerçekliğin büyük bir kesiminin inkar edilmesi gerektiğinde bu durum ortaya çıkmaktadır.

Sabitlemenin bu düzeyde neden oluştuğu, karmaşık ve yeterince anlaşılamamış bir konudur. Muhtemelen, borderline vakalarında olduğu gibi, etyol0jik girdi doğa–çevre izge-sinin her iki ucundan da gelebilir. Ancak her iki taraftan gelen girdi, borderline vakalarında, narsisistik kişilik bozukluğu vakalarına göre, daha açıktır.

Narsisistik bozuklukları olan hastaların bazılarının anneleri de narsisttir ve duygusal olarak bağlantısızdır. Çocuklarının duygusal destek ihtiyacını görmezden gelirler ve bu şekilde onları kendi mükemmeliyetçi, duygusal ihtiyaçlarının birer nesnesi kalıbına sokarlar. Çocuğun gerçek kendiliği, annenin eşsizleştirme projeksiyonlarının yankısıyla, sıkıntı yaşamaya başlar. Çocuk artık gerçek kendiliği değil annesi için mükemmel bir varlık olmalıdır. Annenin eşsizleştirmesiyle özdeşim, büyüklenmeci kendiliğin korunmasına yol açar ve bu durum gerek annenin gerçek kendiliği desteklemedeki başarısızlığına gerekse çocuğun ilgili terk depresyonu duygularının algılanmasına karşı bir savunma yaratır.

Gizli narsisistik kişilik bozukluğunun gelişimsel dinamikleri, konu hakkında bazı varyasyonlar göstermektedir. Sıklıkla ebeveynlerin ikisinde de narsisistik kişilik bozukluğu mevcuttur; baba teşhirci, anne ise gizli narsisttir. Ebeveynlerin hiç biri çocuğun gerçek kendiliğini desteklememektedir. Anne, babayı eşsizleştirmektedir – baba ailenin narsisistik merkezidir – ve çocuğun tek yardım alma şansı annenin gizli narsistliğiyle özdeşimdir. Babanın teşhirciliğiyle özdeşim, babanın konumunu tehdit edecek, çocuğun kırılganlığını ortaya çıkaracaktır. Diğer vakalarda ise çocuk ayrılma – fert olma sürecinden bir teşhirci olarak çıkar, ancak çocukluğun ilerleyen dönemlerinde teşhirci kendiliğin yaşayacağı travma, çocuğu “yeraltına” inmeye zorlayacaktır. Bir başka deyişle büyüklenmeci kendiliğe yapılan baskın yatırım, tümgüçlü nesnenin eşsizleştirilmesine dönüşecektir ve sonuçta gizli narsisistik kişilik bozukluğu ortaya çıkacaktır.

Aşağıdaki olgu ise başka bir ihtimali öne sürmektedir: Normal gelişim sürecinde çocuklar, özellikle erkek çocuklar, yaklaşım ortaya çıkmadan önce, pratik yapma sürecinin başlangıcında babayla güçlü bir özdeşim kurar. Annesinin elinden terk depresyonu taşıyan çocuk, bu normal patikayı kendisini terk depresyonundan kurtarmak için bir araç veya kanal olarak kullanabilir. Babayla ikinci dereceden yeni bir sembiyotik olmayan nesne olarak özdeşimi içeren normal gelişim sürecini yaşamak yerine çocuk, anneyle olan sembiyotik ilişkisini babaya aktararak terk depresyonuyla başa çıkmaya çabalar. Baba, bu durumda, anneyle olan sembiyotik ilişkinin izdüşümünün hedefi haline gelir. Eğer babanın narsisistik kişilik bozukluğu varsa ve söz konusu aktarım, yaklaşım aşamasından önce meydana geliyorsa çocuğun büyüklenmeci kendiliği halen korunuyor olacak, narsisistik babayla özdeşim neticesinde daha da pekiştirilecektir. Bu da çocuğun kendiliğinde narsisistik bozukluk ortaya çıkmasına neden olacaktır.

Eğer bu aktarım, çocuksu büyüklenmecilik ve tümgüçlülük duygusunun gerçeklikle uyuma sevk edildiği yaklaşım aşamasından sonra ortaya çıkarsa, babanın narsisistik kişilik bozukluğuyla özdeşim, sınırda olma durumunun bölünmüş nesne ilişkileri biriminin oluşmasından sonra yaşanacaktır. Bu da tabandaki borderline intrapsişik yapısı üzerine borderline kişilik bozukluğuna karşı narsisistik savunmanın eklenmesine sebep olacaktır. Bir başka deyişle; yaklaşım aşamasında büyüklenmeci kendilik gerçeklikle uyumu sevk edilince ortadan kalkmaktadır ve yerine ayrı bölünmüş kendilik ve nesne temsilleri gelmektedir. Bu olaydan sonra narsisistik babaya her dönüş, her halükarda, temelde varolan borderline intrapsişik yapının üzerine daha sonra ortaya çıkan bir narsisistik özdeşimin ilave edilmesiyle sonuçlanacaktır.

Bu ihtimal bazı merak uyandıran, ancak henüz çözülememiş olan, gelişimsel soruları akla getirmektedir. Bu ihtimal borderline kişilik bozukluğuna karşı narsisistik bir savunmanın üretilebilmesi için narsisistik bir babanın temel teşkil edebileceğini önermektedir. Erkek çocuklarında, kız çocuklarına göre, babaya bu dönüş daha erken ve daha uyumlu ortaya çıktığına göre narsisistik kişilik bozukluklarının erkek çocuklarında daha yaygın olduğu önerilebilir. Bu durum klinik deneyim tarafından da desteklenmektedir. Bunun da ötesinde, erkek çocuğunun narsisistik baba tarafından kurtarılması çocuğu homoseksüelliğe iter görünmemektedir. Halbuki kız çocuklarında kurtarılma hemen her defasında ödipal dönemde cinsel çatışmalara yol açmaktadır.

Babaya söz konusu gelişimsel dönüş, Kohut tarafından aşağıdaki önermede bulunmak için kullanılmıştır: Eğer anne yapışık bir kendilik oluşturamadıysa, o zaman baba bunu yapabilir. Kanımca Kohut burada bir noktayı gözden kaçırmaktadır: narsisistik kişilik bozukluğunda babaya dönen kendilik zaten gelişimsel açıdan duraklamıştır ve dolayısıyla da babanın ancak sağlayabileceği şey daha fazla savunma olacaktır.

i?Ltf?/?8al;mso-ansi-language: TR'>Sorumlulukların karşılıklı olduğunu düşünmeden, hak etme veya özel muamele beklentisi.

 

  1. Diğer insanlarla karşılıklı ilişkilerde bencilce ve çıkarcı hareket etme.
  2. Aşırı eşsizleştirme ve değersizleştirme uç noktaları arasında gidip gelen ilişkiler.
  3. Empati kurma eksikliği.

İşte bu nedenlerden ötürü klinisyen bozukluğun varlığına dair tetikte olamamıştır.

Karışıklığın ikinci önemli nedeni ise gizli narsisistik kişilik bozukluğunun, klinik açıdan, borderline kişilik bozukluğuna çok benzemesi ve aynı zamanda, daha az yaygın rastlansa bile, şizoid kişilik bozukluğuna benzemesidir. Bu kitapta, gelişimsel kendilik ve nesne ilişkileri kuramının söz konusu klinik karışıklığı nasıl çözdüğü ve terapistin tutarlı ve temel intrapsişik yapıyı saptayarak, etkili terapötik yaklaşımı nasıl benimseyeceği anlatılmaktadır.

Gizli narsisistik kişilik bozukluğu, yoğun bir temel intrapsişik yapıya sahiptir ve aynı tutarlılıkta savunucu bir tema barındırır: Kendisiyle ilgili aşırı duyguları düzenlemek için sınırsız güce sahip nesnenin eşsizleştirilmesi veya değersizleştirilmesi. Temel duygusal yatırım, kendiliğe değil nesneye yapılmaktadır. Buna rağmen ortaya çıkan klinik tablo, tıpkı bir bukalemun gibi, diğer bozuklukların renklerini taşıyabilir. Hastanın inkar ettiği sorunun özelliklerinden çok, hastanın şikayetlerini yansıtan bir dizi semptomatik tema mevcuttur. Büyüklük, hak etme düşüncesi veya empati yokluğu bu duruma verilebilecek örneklerdir.

James. F. MASTERSON

Devamı için tıklayınız