DUYGULANIM DÜZENLEME VE KENDİLİK TAMİRİ

DUYGULANIM DÜZENLEME VE KENDİLİK TAMİRİ

  • 4.70

DUYGULANIM DÜZENLEME VE KENDİLİK TAMİRİ 1. BÖLÜM GELİŞİM ODAKLI PSİKOTERAPİ ? Allan N. Schore ? California Üniversitesi Los Angeles Tıp Fakültesi Psikiyatri ve Biyodavranışsal Bilimler Bölümü ? PSİKOTERAPİ ENSTİTÜSÜ / BAYRAMOĞLU ? Klinik Modellerin Kaynağı Olarak Disiplinlerarası Araştırma ? Psikanalizin ilk yüzyılında neredeyse hiç değişikliğe uğramayan Freud’un zihin modelinin esasları günümüzde oldukça hızlı ve esaslı bir dönüşüm geçirmektedir. Klinik psikanalizin yapı taşları kendilerine zemin oluşturan psişik gelişim ve psişik yapıya dair kuramsal görüşler tarafından desteklenmektedir. ? Klinik Modellerin Kaynağı Olarak Disiplinlerarası Araştırma ? Erken dönemde yaşanan olayların nasıl olup da kendilerini takip eden neredeyse her şey üzerinde bu derece önemli bir etkiye sahip oldukları sorusu yalnızca psikanalizin değil bütün bilimlerin temel sorularından biridir. ? Klinik Modellerin Kaynağı Olarak Disiplinlerarası Araştırma ? Nasıl oluyor da erken dönem deneyimler özellikle de diğer insanlarla duygulanımsal deneyimler gelişmekte olan bir bireyin sürekli artan işlevsel kapasitelerinin sonucu olan yapısal gelişim şablonlarını belirliyor ve organize ediyor? ? Klinik Modellerin Kaynağı Olarak Disiplinlerarası Araştırma ? Bir dizi disiplin –gelişimsel biyolojiden nörokimyaya, gelişimsel psikolojiden psikoanalize- canlı sistemlerin başlangıçlarının yaşamı boyunca bir organizmanın içsel ve dışsal işlevselliğinin her bir evresine basamak oluşturduğu görüşünü paylaşmaktadır. ? Klinik Modellerin Kaynağı Olarak Disiplinlerarası Araştırma ? Yüzyılımızın ikinci yarısında Freud’ün modelinin en önemli revizyonlarından biri gelişimsel psikoloji alanında görülmüştür: ? Fairbairn (çocukların yalnızca içgüdüsel olarak davranmadıklarını aynı zamanda nesne-arayışı içinde olduklarını iddia ederek), ? Klein (oldukça erken dönem gelişim olaylarını ve ilkel bilişim mekanizmasını araştırarak), ? Winnicott (çocuğun anne ile ilişkisi dışında anlaşılamayacağını ileri sürerek), ? Bowlby (zamanının ana akım biyolojisini çocuk-anne güvenli bağlanma bağını anlamak için kullanarak), ? Mahler ( psikoanalize gözlem araştırmasını dahil ederek), ve ? Emde (çocuğun çevresinin ilk bakıcı ile ilişkisinden ibaret olduğunu söyleyerek)... ? Klinik Modellerin Kaynağı Olarak Disiplinlerarası Araştırma ? , bu çalışma gelişimin ancak yapının biyolojik düzeyinden, psikolojik, toplumsal ve kültürel düzeylerine uzanan pek çok birbirinden ayrı olmakla beraber birbirleriyle ilişkili boyutlarının eşzamanlı incelenmesi gayesini taşıyan bir yaklaşım rehberliğinde anlaşılabileceğine inanan çok katmanlı bir perspektif sunmaktadır. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Özellikle de annenin hislerini ifade eden yüzü çocuğun çevresinde en güçlü görsel uyarandır ve annenin yüzüne özellikle de gözlerine karşı duyduğu yoğun ilgi çocuğu onu takip etmeye ve yoğun karşılıklı bakış süreçlerine dahil olmaya iter. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Buna karşılık olarak çocuğun bakışı son derece güvenilir biçimde annenin de ona bakmasını sağlar ve böylece “her iki taraf açısından da karşılıklı etkilerin” iletimi için kişiler arası bir kanal işlevi görür. ? Gerçekten de bakış kişilerarası iletişimin en yoğun biçimini temsil eder ve yüz ifadelerinin algılanması sözsüz iletişimin en belirgin kanalı olarak bilinir. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Bu bulgularla bağlantılı olarak, Kohut “Anne ve çocuk arasındaki konuyla ilgili en önemli temel etkileşimlerin genellikle görsel alanda bulunduğunu ifade etmiştir: Çocuğun bedensel ifadesi, annenin gözlerindeki parıltı tarafından karşılanmaktadır” (1971, s.117). Günümüzde annenin gözlerindeki parıltının bir metafordan fazlasını ifade ettiğine dair bulgular bulunmaktadır. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? 2. ve 3. aylarda çocuğun oksipital korteksinin görsel alanlarında gözemlenen miyelinasyon artışı sayesinde annenin gözleri özellikle de göz bebeği çocuğun ilgisinin odaği halini alır. Hess’in araştırmaları (1975) bir kadının (ve çocuk sahibi bir erkeğin) gözlerinin bebek imgesi karşısında büyüdüğünü göstermiştir. Bu yanıt olumlu memnuniyet ve ilgi hisleriyle bağlantılandırılmaktadır. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Dahası büyüyen göz bebeklerine cevaben çocuk gülümsemektedir. Daha da ilginci büyüyen göz bebeklerini izlemek son derece hızlı bir biçimde bebeğin gözlerinin de büyümesini sağlar ve büyüyen göz bebeklerinin çocukla ilgilenme davranışını açığa vurduğu bilinmektedir. Böylece göz bebeği kişiler arası sözsel olmayan iletişim aracı işlevi görür ve bu hızlı iletişim bilinçaltı düzeyinde gerçekleşir. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Bu “olumsal duyarlılık” sürecinde toplumsal bağlanma anlarında anne kendi edimini ne kadar çocuğunkine uydurursa kendisinin o derece bağlanmanın çözülme anlarında sessizce iyileşmesine müsade eder ve yeniden bağlanmak için çocuğun süreci başlatma işaretlerini beklediği ölçüde etkileşimleri o derece senkronize olur. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Karşılıklı bakış uyumlanmayı iletmenin yanı sıra utanç deneyimlerinde olduğu gibi yanlış uyumlanmayı da iletebilir. ? Diğer olumsuz duygularda olduğu gibi utanç deneyiminde yaşanan yanlış uyumlanma düzenlemenin başarısızlığını temsil eder ve fenomenolojik olarak Winnicott’un (1958) çocuğun “varolmaya devam etme” ihtiyacı olarak adlandırdığı süreksizlik olarak deneyimlenir. ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Bu son derece önem taşıyan “bozulma ve onarım” regülasyon şablonunda (Beebe & Lachmann, 1994) yanlış uyumlanma aracılığıyla çocuğunda stres yanıtı uyandıran “yeterince iyi bakıcı” bizzat kendisinin çocuğunda uyandırdığı olumsuz duyguyu zamanında psikobiyolojik olarak uyumlanmış regülasyon aracılığıyla yeniden çağırır. ? Kendini yeniden uyumlandıran, teselli veren anne ve çocuk böylece karşılıklı olarak stres dolu duygu, bilinç ve davranış geçişi halini aşar. Bu tamir mekanizması “interaktif onarım” fenomenini oluşturur (Tronick, 1989). ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Bu süreçte çocukta uyandırdığı interaktif stres ve olumsuz hisleri sağaltan anne olumsuz hislerin olumlu hislere dönüşmesinde aracı işlevi görür. “Olumlu deneyim sonrası olumlu duygunun yeniden deneyimlenme sürecinin çocuğa olumsuzluğun dayanılabilir ve baş edilebilir olduğunu öğrettiğine” inanılmaktadır (Malatesta-Magai, 1991, s.218). ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Çocuk direnci çocuğun ve ebeveynin olumludan olumsuza ve yeniden olumlu duyguya geçebilme kapasitesi olarak tanımlanmaktadır (Demos, 1991). ? KARŞILIKLI BAKIŞ ALIŞVERİŞİNDE DUYGULANIMSAL AKTARIM ? Psikobiyolojik uyumlanma güvenli bağlanma bağının oluşmasını dolayımlayan en önemli mekanizma olarak kabul edilmektedir (Field, 1985a). İşin özü, bebek olumlu duygu fırsatlarını genişleten ve olumsuz duyguyu asgari düzeye indiren modüle edici bakıcıya bağlanır. ? GÜVENLİ BAĞLANMA BAĞININ OLUŞMASININ NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Dahası güvenli bağlanma bağı bariz bir davranıştan çok daha fazladır. Güvenli bağlanma bağı “çocuğun annesiyle alışverişinde veya bunun sonucu olarak sinir sisteminde inşa edilen içsel bir süreçtir (Ainsworth, 1967, s.429). ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Trevarthen’in anne çocuk ilkel konuşmaları üzerine yaptığı çalışma (1993) doğrudan bu soruyla ilişkilidir (bkz. Şekil 1.6). Göz göze mesajlarla koordine halinde işitsel seslendirmeler (ses tonu, “bebek dili”), dokunma ve bedensel ifadeler iletişim kanallarını oluşturur. Görsel ve bürünsel işitsel sinyaller anlık hissi etkileri sağaltır böylece ikilide heyecan ve memnuniyet inşa edilir. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? . Ancak onun çalışması bebeğin beyninin yalnızca bu alışverişten etkilenmekle kalmadığını aynı zamanda büyümesinin kelimesi kelimesine beyin-beyin etkileşimini gerektirdiğini ve bunun da anne ve çocuk arasındaki olumlu duygulanımsal ilişki bağlamında oluşabileceğini ihmal etmektedir. ? Bir sonraki soru: Büyümekte olan beynin hangi parçaları bu olaylardan etkilenmektedir? ? Ben görsel ve bürünsel hissi bilginin işlendiği ve çocuğun annenin yüzündeki duygulanımsal ifadeleri tanımasını sağlayan beynin sağ yarıküresinin ifadeyle iştigal eden ve hissi bilginin işlenmesinden ve spontan ve sözsel olmayan iletişimden sorumlu olan annenin beyninin sağ yarıküresi ile psikobiyolojik olarak uyumlu olduğunu iddia ediyorum. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Çocuk annenin sağ korteksinden elde edilen çıktıları şablon olarak kullanmaktadır. Kendi sağ korteksinde yer alan donanım devreleri ilerleyen duygulanımsal kapasiteleri dolayımlandıracaktır. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Erken dönem çocuklukta annenin çocuğun “destekleyici korteksi” olduğu söylenmektedir (Diamond, Krech, & Rosenzweig, 1963). Bu alışverişler esnasında anne kendi beyninden çocuğun beynine “programlar indirmektedir.” ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Gerçekten de kendilik psikolojisi oldukça mühim olan bir gelişim ilkesi üzerine kurulmuştur: Olgun psikolojik organizasyonlara sahip ebeveynler henüz olgunlaşmamış, tamamlanmamış psikolojik organizasyonlara sahip olan çocuk için kritik önem taşıyan düzenleyici işlevleri yerine getirmektedirler. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Şu anda Kohutyan “aynalama” mekanizmasını anlayabiliriz. İnsan yüzü biyolojik olarak önem taşıyan bilgilerin gösterilmesi için eşsiz bir uyarıcıdır. Psikobiyolojik güvenli bağlanma bağı çalışmaları karşılıklı bakış halinde annenin yüzünün çocuğun gelişen beyninde yüksek oranda endojen opiat oluşmasını sağladığını göstermektedir (Hoffman, 1987; Panksepp, Siviy, & Normansell, 1985). Ön hipofiz bezinde üretilen bu endorfinler yarılmanın artırılmasından sorumlu olan çocuğun beyninin korteks altı ödül merkezlerindeki dopamin nöranlarına doğrudan etki ederek biyokimyasal olarak sosyal etkileşimin memnuniyet uyandırma özelliğinden ve güvenli bağlanma bağından sorumludur (Schore, 1994). ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? İlk yılın son yarısında Modell’in (1980) duyguların paylaşımı ve iletişimi olarak adlandırdığı nesne arayışı özellikle annenin yüzü çevresinde döner ve annenin ifade ihtiva eden yüzü aranır ve tanınır (Wright, 1991). ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Günümüzde gelişimsel araştırmalar tarafından oldukça sağlam bir biçimde temellendirilen simbiyosiz kavramının psikanalize yeniden teslim edilme zamanı gelmiştir. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Yaşamın aşağı yukarı ilk yılında olgunlaşan güvenli bağlanma işlevleri yoğun görsel mekanizmalar içerirler ve olumlu duygulanım uyandırırlar. Bu uyumlanma, yanlış uyumlanma ve yeniden uyumlanma psikobiyolojik deneyimleri erken dönem gelişmekte olan beyne yazılırlar. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Şu anda belki de en önemli güvenli bağlanma ilişkileri araştırmacısı olan Main, “belli bir bireye yönelik güvenli bağlanma ilişkilerinin oluşmasının çocuğun davranışlarının örgütlenmesinde (şüphesiz beyninde de) nicel bir değişim meydana getirdiği” sonucuna varmışlardır (vurgu bana ait; 1993, s.214). ? Beynin hangi bölgelerinin 10, 12 aylıkken son derece kritik bir yapılanma sürecine girdiğini ve güvenli bağlanma işlevlerine ve duygulanım düzenlenmesine dahil olduklarını biliyor muyuz? MAHLER’İN PRATİK ETME SÜRECİNDE ORBITOFRONTAL KORTEKSİN OLGUNLAŞMASI (10-12’DEN 16-18 AYA KADAR) ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Orbitofrontal bölgeler hafızayı (Stuss et al., 1982) ve bilişsel-duygusal etkileşimleri destekler (Barbas, 1995) ve diğer bireylerin yüksek düzeye, psikolojik temsillerinin kodlanmasına dahil olmak üzerine uzmanlaşmışlardır (Brothers & Ring, 1992). ? Bu sistem böylece içselleştirilmiş nesne ilişkisi oluşturmak için gereken operasyonel kapasiteye sahiptir – bu bir kendilik temsili, nesne temsili ve bunları birbirine bağlayan duygulanım durumudur (Kernberg, 1976) – yahut genelleştirilmiş etkileşimlerin temsilidir (RIGS; Stern, 1985). ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Orbital prefrontal bölge özellikle yüz ifadelerine seçici olarak cevap verme hususunda baskın özellikler gösteren yarı küre olan sağ kortekste genişlemektedir (Falk et al., 1990). ? Erken dönem gelişmekte olan ve “ilkel” sağ kortikal yarı kürenin (soldan ziyade) limbik ve subkortikal bölgelerle yoğun karşılıklı bağlantılara sahip olmasından ötürü duygusal bilginin işlenmesi, ifade edilmesi ve düzenlenmesinde baskındır (Joseph, 1988). ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Bu duygulanımlar gelişimin erken döneminde ortaya çıkar ve yüz hareketlerinin evrensel olarak tanınabilen konfigürasyonunda ifadesini bulur; farklılaştırılabilir otonom eylemlerle ilişkilendirilir ve çabuk ve “otomatik” olarak ortaya çıkarlar. Otonom sinir sistemi (ANS) kontrolü oldukça hızlı bir şekilde gelişir. ? Bir saniyeden kısa bir süre içerisinde başlar ve 5-30 saniye arasında tam gelişimini tamamlar. ? Otomatik duygusal süreçler bu yüzden gayri ihtiyaridir, herhangi bir çaba gerektirmez ve bilinçli farkındalığın dışında gelişirler. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Bu şekilde çocuğun ilk ilişkisi yani annesiyle kurduğu ilişki çocuğun duyguları işleyen beyninin sağ yarıküresinin devrelerine işlenen şablon görevi görür ve böylece daha sonraki bütün ilişkilerinde bireyin uyumlanabilme veya uyumlanamama kapasitelerini şekillendirir. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Bakıcılarla düzenlenen veya düzenlenmeyen duygulanımsal deneyimler bu yüzden orbital prefrontal sistemde ve bunun kortikal ve subkortikal bağlantılarına interaktif temsiller olarak erken dönemde oluşan yöntemsel hafızada kaydedilirler ve depolanırlar. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Bebek gözlemcileri bebek 18 aylıkken hem kendisinin hem de diğerlerinin zihinsel durumlarını göz önünde bulundurmasını sağlayan “düşünen bir kendiliğin” geliştiğini bildirmişlerdir. Bu duygusal gelişim açısından son derece önemli bir adımdır (Fonagy, Steele, Steele, Moran & Higgitt, 1991). ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? İkinci yıl boyunca bebek bireyin hem kendisine hem de diğerlerine dair zihinsel durumları isnat ettiği ve bu durumlara dayanarak davranışları tahmin ettiği bir “zihin kuramı” oluşturma kapasitesine sahip olur. ? GÜVENLİ BAĞLANMANIN NÖROBİYOLOJİSİ VE PSİKOBİYOLOJİSİ ? Orbital korteks ikinci yılın ortasında Mahler’in pratik etme dönemine tekabül eden dönemde olgunlaşır. Bu dönemde ortalama bir çocuğun 15 kelimelik söz dağarcığı bulunmaktadır. Yani kendiliğin özü sözsüz ve bilinçsizdir ve duygulanımsal düzenleme şablonlarında bulunur. ? PSİKANALİTİK META-PSİKOLOJİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Dış çevre ve iç ortam arasında dolayımı sağlayan uyumlanma işlevlerinde ve dış gerçeklik ve içsel arzuların dengelenmesinde son derece önemli bir role sahip olan bu düzenleyici sistemin tabiatı ve dinamikleri psikoanalitik “psişik yapının” tanımlanmasıyla ilişkilidir. ? Freud Bilimsel bir Psikoloji Projesi (1895/1966) isimli kitabında bireyin içindeki ve dışındaki kaynakların yarattığı tahrikin esas itibariyle bireyin içerisinde yer alan süreçler tarafından düzenlenebileceğini ortaya atmıştır (Schore, 1997a). ? PSİKANALİTİK META-PSİKOLOJİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Psikobiyolojik ve nörobiyolojik duygu çalışmaları böylece son derece güçlü bir biçimde psişik ve somatik alanın sınırlarında gezen dürtü kavramının psikanalitik kuramın merkezi bir yapı taşı olarak yeniden ortaya atılması gerektiğini öne sürmektedir. ? PSİKANALİTİK META-PSİKOLOJİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Orbitofrontal korteksin duygusal-bilişsel süreçlerdeki bu son derece önemli rolü günümüzde işlevleri olduğu kadar anatomiyi de görüntülememizi; kelimesi kelimesine “zihinlerin görüntülerine” erişmemizi ve gelip geçici öznel durumları görüntülememizi sağlayan beyin-görüntüleme teknikleri tarafında ortaya çıkarılmaktadır. ? PSİKANALİTİK META-PSİKOLOJİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Örneğin, bir pozitron emisyon tomografisi (PET) çalışmasında, normal öznelerden sessizce nesne kaybına ilişkin hoşa gitmeyen duygulanım-yüklü görüntüler hayal etmeleri istendiğinde (ör. Sevilen birinin öldüğünü hayal etmek) özellikle prefrontal bölgelerde aktivasyon ve kan akışında hızlanma kaydedilmiştir (Pardo et al., 1993). Diğer bir deyişle şu anda içsel bir nesne ilişkisinin sanal, gerçek zamanlı temsilini işletebilmekteyiz. ? PSİKANALİTİK META-PSİKOLOJİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Daha yakın zamanlı bir PET çalışması da kadınların erkeklere nazaran bu duygulanım düzenleme yapısında özellikle de sağ yarı kürede önemli miktarda daha yoğun aktivasyon gösterdiklerini ortaya koymuştur (Andreason et al., 1994). ? PSİKANALİTİK META-PSİKOLOJİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Bu veriler limbik sistemin işlenmesi esnasında cinsiyet farklılıklarının mevcut olduğunu ortaya koymaktadır ve belki de cinsiyetler arası sözsüz duygulanımların işlenme kapasitesinde ve empatik tarzlarda görülen farklılıklarla ilişkilendirilebilirler. Bu durum neden tabiatın psikobiyolojik olarak kadınları ilk nesneler olarak donattığı sorusunu beraberinde getirebilir ve “psikoanalizin kadınsılaştırılması” süreciyle ilişkilendirilebilir. ? PSİKANALİTİK META-PSİKOLOJİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Beynin bu sisteminin uyku esnasında normal aktivitesi rüya görme esnasında bilginin sembolik temsil mekanizmaları tarafından işlenmesini sağlar; aşırı derecede yorucu deneyimler sonucu düzenleme işlevlerinde başarısızlıkların görülmesi rüya görmede sorunlara, uykunun bölünmesine ve kabuslara yol açar. ? PSİKOPATOLOJİNİN PSİKANALİTİK KAVRAMLARINDAN ÇIKARIMLAR ? bu hastaların temel patolojisi “yeterince iyi güvenli bağlanma ve ilişkilenme” kuramama sorununa kadar geri götürülebilir. Kendi duygulanımsal durumlarının anne tarafından modülasyonuna erişimleri olmadığından, Grotstein bu hastaların hayatları boyunca “kendilik düzenleme, maruz kaldıkları duygusal deneyimleri kabul etme, kodlama ve işlemede yetersizlik” yaşadıkları sonucuna varmıştır (1990, s.157). ? PSİKOPATOLOJİNİN PSİKANALİTİK KAVRAMLARINDAN ÇIKARIMLAR ? Bu uyumlanma kısıtlamasının işlevsel belirleyenlerinin özellikle içsel onarım mekanizmalarında sağaltım yoksunluğu olarak kendini gösterdiğini iddia ediyorum. Bu psikopatoloji özellikle utanç, öfke, heyecan, haz, tiksinme ve panik-terör gibi ilkel duygulanımlar söz konusu olduğunda duygulanımların yoğunluğunun ve süresinin ayarlanma kapasitesinin sınırlı olması şeklinde kendini göstermektedir. ? PSİKOPATOLOJİNİN PSİKANALİTİK KAVRAMLARINDAN ÇIKARIMLAR ? Bu olumsuz duygulanımlarla başa çıkmada yaşanan sıkıntı özellikle davranışsal esneklik ve sosyoduygusal strese uyumlanmış yanıtlar verilmesini gerektiren zor durumlarda bariz olarak gözlemlenir. Bu kavramsallaştırma hislerin yoğunluğunu düzenleme kapasitesinin olmayışının erken dönem maruz kalınan travma ve ihmalin en uzun dönemli etkiye sahip sonucu olduğunu vurgulayan yakın zamanlı modellerle uyum göstermektedir (van der Kolk & Fisler, 1994) bu işlev bozukluğu daha yoğun ve uzun süren duygusal yanıtlarda son derece barizdir (Oatley & Jenkins, 1992). ? PSİKOPATOLOJİNİN PSİKANALİTİK KAVRAMLARINDAN ÇIKARIMLAR ? Gerçekten de yakın zamanlı araştırmalar (özellikle de beyin görüntüleme çalışmaları) otizm (Baron-Cohen, 1995), şizofreni (Seidman et al., 1995), cinnet (Starkstein, Boston & Robinson, 1988), tek kutuplu depresyon (Mayberrg, Lewis, Regenold & Wagner, 1994), fobi halleri (Rauch et al., 1995), post travmatik stres bozukluğu (Semple et al. 1992), uyuşturucu bağımlılığı (Volkow et al., 1991), alkolizm (Adams et al. 1995) ve borderline (Goyer, Konicki, & Schulz, 1994) ve psikopatik kişilik bozuklukları (Lapierre, Braun & Hodgins, 1995) gibi ciddi psikopatolojiler söz konusu olduğunda tahrip olmuş orbitofrontal aktivite kanıtları bulunduğunu göstermektedir. ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Erken dönem dil öncesi gelişim esnasında bebek bakıcılarıyla işleyen içsel güvenli bağlanma ilişkileri modelleri geliştirir ve kalıcı olarak olgunlaşmakta olan beyin devrelerine kaydedilen bu temsiller bireyin hayatının geri kalanı boyunca karakteristik olarak duygulanımsal modülasyona yaklaşımını belirler. ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Bowlby (1988) tarafından psikanalitik psikoterapinin en mühim görevi olarak tanımlanan bu içselleştirilmiş işleyen modellerin bilince depolanması ve yeniden değerlendirilmesi Kernberg’in bilinçsiz, sözsüz olarak iletilen “bir kendilik temsili, nesne temsili ve bunları birbirine bağlayan bir duygulanım durumu tarafından inşa edilen birimlerin psişik yapının psikanalitik keşfe müsait en önemli birimleridir,” iddiası ile özdeştir (1988b, s.482). ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Bu interaktif temsiller bir tür duygulanımsal konfigürasyonal temsil sistemi içeren sağ yarı kürede depolanmakta olup duygusal bilgilerin işlenmesinde başat role sahiptir. ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Gelişimsel çalışmaların psikoterapötik süreçle doğrudan ilişkisi bakıcı-bebek ve terapist-danışan ilişkisindeki interaktif duygu aktarım mekanizmalarının ortaklığından kaynaklanmaktadır. Gelişimin özü “karşılıklı etkiler” kavramında yatmaktadır (Schore, 1996). ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Elbette bilinçsiz süreçleri en açık biçimde Stolorow, Brandchaft ve Atwood (1987) tarafından “karşılıklı etki” olarak adlandırılan aktarım karşı-aktarım etkileşimleri içerisinde açığa çıkarılır ve ifade edilir. ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Freud’un, “herkes kendi biliçaltında diğer insanların bilinçaltlarının söylediklerini yorumlayabilecek bir araca sahiptir,” sözü (1913/1958a, s.320) ve Racker’in (1968, s.137) “her aktarım durumu bir karşı aktarım durumu yaratır” sözünde ifadesini bulan keşfi açıkça psikoteröpatik ilişkinin aktarım modelini imlemektedir. ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Einsenstein, Levy ve Marmor (1994) terapist ve danışan arasında geçen sözsüz iletişimin önemini, sıklığını ve sözsüz çeşitliliğini tanımlamıştır. Bu iletişim her ikisinin de farkında olmadığı bir alanda ses tonu, yüz ifadeleri, bedenin duruşu tarafından ifade edilir. ? PSİKANALİTİK KLİNİK TEORİ AÇISINDAN ÇIKARIMLAR ? Ben sözsüz, bilinçsiz aktarım karşı-aktarım ilişkisinin interaktif duygulanım aktarma mekanizmalarını anlamanın klinik psikanalizin temeli olduğunu sonucuna vardım. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Gelişimsel ve klinik perspektifleri birleştiren bir model psikoteröpatik deneyimlere özelikle “ödipal dönem öncesi” gelişimsel psikopatolojide erken dönemde henüz gelişmekte olan sağ yarı küre bozukluklarını karakterize eden “ilkel duygusal bozukluklara” dahil olan belirleyici dinamik mekanizmalara ilişkin bütüncül hipotezler sunmaktadır ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Bir dizi klinik ve deneysel kanıt her türlü psikopatolojinin beraberinde duygusal düzenlenememe semptomları gösterdiğini ve savunma mekanizmalarının özünde tolere edilmesi güç duygulanımlardan kaçınmak, bunları asgari düzeye indirmek veya dönüştürmek için başvurulan duygusal düzenleme stratejileri olduğunu göstermektedir (Cole, Michel & O’Donnell, 1994). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Erken dönem oluşan gelişimsel bozukluklarının patolojisi en çok kişiler arası stres koşulları altında açığa çıkmaktadır. Erken dönem acı deneyimler biliçaltının derin katmanlarında gömülü olmasına karşın, stres altında bunların etkileri yüzeye çıkar. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Bunun en büyük örneği terapötik ittifakın aniden kesintiye uğradığı anda görülür. Bu durum peşi sıra olumsuz terapötik tepkiyi doğurur. Uygun bir terapötik idare gibi görünen bir durum karşısında danışanın durumu daha da kötüleşir. “Onlarla umut dolu bir konuşma yapıldığında veya tedavinin seyrine ilişkin duyulan tatmin ifade edildiğinde, huzursuz olurlar ve durumları daha da kötüye gider,” (Freud, 1923/1961b, s.39). Ben bunun gerçekte terapistin danışanın mevcut durumuna uyumlanamamasının bir sonucu olduğunu iddia ediyorum. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Bu klinik fenomenin hızla düzenlenememe olgularını nasıl anlamamız gerekiyor? Günümüzde terapist tarafından oluşturulan ve danışan tarafından alınan ve metabolize edilen kritik “ipuçlarının” içselleştirilmiş nesne ilişkilerinin mevcut birimlerinin aktivasyonu olan aktarımı doğurduğu düşünülmektedir (Kernberg, 1980). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Terapötik ittifakın böylece aniden dağılması Lichtenberg (1989)’in “model sahne’ adını verdiği yeniden inşa sürecini temsil eder ve içkin yöntemsel hafızada depolanmış bulunan ve genellikle “bebeklik amnezisi” tarafından korunan erken dönem travmatik deneyimlerle özdeşleştirilen kaotik durumun bilincine varılması sürecine yol verir (Siegel, 1995). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Ancak artık duruma-bağlı anımsama sayesinde (Bower, 1981) danışan psikobiyolojik olarak “korkulan zihin halini” ifade eden bir bedensel durum içerisine girer (Horowitz, 1987) ve böylece “ayrılma” halini tetikler (aniden olumlu aktarımın ortadan kalkması ve birden olumsuz aktarımın yoğunlaşması). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? ). Bu “kötücül aktarım tepkisi” hızlı duygusal aktivasyon ve istikrarsızlıkta kendini gösterir ve limbik bölgelerde aşırı uyarılma- veya aşırı uyarılmayla özdeşleştirilen değişimler görülür (McKenna, 1994). Bunu takip eden yoğun olumsuz duygulanımın hızla yükselmesinin sonucu olarak kendilik ya dışa dönük veya içe dönük organizasyonunu yitirir. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Bu süreçte en önemli adım terapistin ilkin sözsüz olarak danışanının aktarım iletişimi tarafından ortaya çıkarılan kendi bedensel durumundaki karşı aktarımın stresli değişimlerini belirlemesi, bunların farkına varması, bunları denetlemesi ve bizzat düzenlemesidir. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? . Bu araştırmacılara göre terapistin kendi karşı aktarımsal işaretlerinin farkında olması veya olmaması ve danışanın neden olduğu bu kesinti halini kendinde düzenleme kapasitesi tam da karşı aktarımın yıkıcı mı yapıcı mı, ‘sembolize edici’ mi yoksa ‘sembolleri yıkıcı mı’ olduğunu gösterir. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Böylece ikilinin her iki üyesinin de bozulma ve tamir sürecine aktif dahiliyeti hastanın bir önceki kendilik-organizasyonunu bozan durumun dışsal bir nesne tarafından düzenlenebileceğini (daha da beter düzenlenememekten ziyade) öğrenmesini sağlar. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Hasta artık tamir edici bir nesnenin mevcudiyetinde daha önce kaçınılan stresli durumun yerine sözsüz duygulanım halini sözlü işlemlerle özdeşleştirebileceği bir duruma geçiş yapabilir hale gelir. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? . Araştırmacılar “yüksek duygusal uyarılma hallerinde kendini sözlü olarak ifade edebilme yeteneğinin kendilik düzenlemede önemli bir başarı olduğunu” göstermektedir (Dawson, 1994, s.358). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Wolf (1991) başarılı bir tamir süreci sonucunda danışan ve terapist arasındaki karşılıklı empatik bağın daha da güçlendiğini ve yenilenen bozulmalara karşı daha az kırılgın hale geldiğini belirtmiştir. Gedo da “daha önceki davranış düzenleme modlarına duyulan güvenin yerini giderek daha verimli uyumlanma önlemlerine bıraktığı zorlu geçiş sürecinden” geçerek “duygulanımsal yoğunluklar karşısında hakimiyet kazanıldığını” iddia etmektedir (1995b, s.344). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Böylece pre-ödipal dinamikler özellikle de hiç bir zaman gelişimsel olarak interaktif biçimde düzenlenmemiş olan ne de içsel olarak temsil edilen duygulanımların farkına varılması ve bunlarla özdeşleşilmesine vurgu yapılan durumlarda, bilinçsiz duygulanım ve bunun düzenlenmesi en önemli amaçlardan biri haline gelmektedir. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Terapötik müdahaleler duyguların ilkel sembolik öncesi duyusal motor deneyim düzeyinden olgun sembolik temsil düzeye yükseltilmesine yöneltilmiştir. Böylece danışanın duygusal kontrol yapılarının giderek esneklik kazanması sayesinde işlevsel bir ilerleme elde edilir. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Bu işlevsel ilerlemeler içsel yapılarda değişiklere neden olur. Nöro psikiyatrik literatürde Mender “ psikanalitik anımsama insanın potansiyelinin en ilkel ve en farklılaşmamış kaynakları ile yeniden tanışıklık içerisine girerek nörobiyolojik opsiyonlarımızın kapsamını yenileyebilir,” demiştir (1994, s.169). Ben ise psikoterapi esnasında temel gelişim modlarının mobilizasyonunun nörobiyolojik olarak uyumlanma kapasitelerinin ortaya çıkmasını dolayımlayan limbik devrelerde oluşan yapısal değişimlerin organizasyonunu yansıttığını iddia ediyorum. ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Psikanalitik yazılarında Basch (1988) psikoterapinin danışanın sinir sisteminde yer alan ve onun sosyo-duygusal bilgilerini ne şekilde işlediğini belirleyen şablonların değişimini ve bunların yeniden işlerlik kazanmasını kolaylaştırabileceğini iddia etmektedir. İşin aslı şu anda özellikle kortikal ve sensorlimbik bağlantıların uzun süreli dinamik psikoterapi sürecinde yeniden işlerlik kazandığı düşünülmektedir (McKenna, 1994). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Daha da ilginci psikoterapi sürecinde değişen içsel yapısal sistemin tabiatı üzerine yapılan bu hipotezler hastaların başarılı bir psikolojik tedavi sonucunda sağ orbitofrontal korteksin ve bunun sub-kortikal bağlantılarının metabolik aktivitesinde önemli değişimler gösterdiğini kanıtlayan bir PET çalışmasınca da desteklenmektedir (Schwartz Stoessel, Baxter, Martin & Phelps, 1996). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? Gerçekten de beynin ve davranışsal potansiyalin tamamen gelişebilmesi için deneyim şarttır (Rosenzweig, 1996). ? PSİKANALİTİK PSİKOTERAPİ MODELİ ÜZERİNE ÇIKARIMLAR ? İşin aslı prefrontal limbik korteks erken gelişim aşamasında beyin korteksinin diğer kısımlarından çok daha fazla miktarda elastik kapasite edinir. ? Orbitofrontal korteks yetişkinlik süresinde dahi ontojenide gözlemlenen anatomik ve biyokimyasal özellikler göstermeye devam eder. ? Bu durum onun muazzam elastikliğine ve öğrenme, hafıza ve bilişsel-duygusal etkileşimlere katılımını göstermektedir (Barbas, 1995). Bu bulgular bu sistemin limbik sisteme kodlanan psikobiyolojik öğrenme ifadesini kullanma ve yönlendirme (Rossi, 1993) kapasitesi sayesinde uzun dönemli, büyüme sağlayan psikoterapötik ilişkilerin ürünü olan psişik yapısal değişiklikler için son derece önemli bir alan olduğunu göstermektedir.